Prof. Dr. Şükrü Aslan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Genel
  4. Sivas, Madımak ve Kızılbaşlar

Sivas, Madımak ve Kızılbaşlar

Sivas, Madımak ve Kızılbaşlar

Bugünkü ‘homojen’ görüntüsüne rağmen Sivas, yakın zamanlara kadar genellikle Kızılbaş kimliğiyle tanınan az sayıdaki şehirden birisiydi. Daha 1501’de Şah İsmail’in yönettiği Safevi devletinin Osmanlı ile aralarındaki sınır tam olarak bugünkü Suşehri ilçesinden geçiyordu ve bu yüzden Sivas Kızılbaş coğrafyası için çok kritik bir önem taşıyordu. 1863’de vilayet statüsü aldığı zaman Amasya, Çorum, Şebinkarahisar ve Tokat, bu vilayetin dört Sancağı olarak Osmanlı idari sisteminde yer almışlardı. 20 yüzyılın başına geldiğimizde dört Sancak, 26 Kaza, 257 Nahiye ve 4.761 köyü ile Sivas vilayetinin nüfusu 1.086.015’e ulaşmıştı.

Sadece Cumhuriyetin değil, Osmanlı’nın da bir tür periferik kimliği olarak özenle görünmez alanda tutulmalarına karşın, Kızılbaşlar, 20. yüzyılın başında Sivas demografisinin en güçlü damarlardan birini oluşturuyorlardı. Osmanlı devleti saklı alanda tutsa da Sivas’ın demografik dokusuna dair, detaylı nüfus bilgileri ve kimliklere göre dağılımı, Fransız Konsolosluğu’nun kendi hükümetine yazdığı raporlarda yer almıştı. 20. yüzyıl başında hazırlanan bir rapora göre Kızılbaş nüfus Sivas’ta en büyük ikinci demografik gruptu. Fransız Dışişleri Arşivindeki bu raporlardan Bayram Kodaman tarafından çıkarılan 31 Ağustos 1901 tarihli bir rapora göre nüfusun etnik gruplara göre dağılımı şöyle idi:

Osmanlı-Türk nüfusu: 506.000, Kızılbaşlar: 318.000, Ermeniler 142.000, Çerkezler ve diğer Kafkasyalılar: 87.000, Rumlar: 72.000, Kürtler: 67.000, Avşar-Tatar-Türkmenleri: 21.000, Şirvanlılar: 5.000, Çingeneler: 2.000, Yahudiler 250 nüfusa sahipti. Kızılbaş nüfusunun sancaklara dağılımı ise şu şekildeydi: Sivas: 171.500, Karahisar: 10.800, Tokat: 69.100, Amasya: 59.100. Kazalardaki Kızılbaş nüfusa dair veriler de bu raporlarda yer almıştı. Mesela Sivas merkezde 3.500, Divriği’de 5.000, Zile’de 2.500 Kızılbaş nüfus yaşıyordu.

Türlü engellemelere rağmen ilerleyen zamanlarda bu nüfus, şehir merkezlerine yönelmişti. Nitekim 1950’li yıllara gelindiğinde kırsal alandan gelen göçlerin etkisiyle, Sivas şehir merkezinde Alevilerin yoğun şekilde yerleştikleri mahalleler ortaya çıkmıştı. Mesela 1960’lı yıllarda Altıntabak, Alibaba ve Gökçebostan genellikle Alevi nüfusun yaşadığı üç büyük mahalleydi. Bunlardan Altıntabak, Sivas’ın en büyük mahallesiydi ve Alibaba da ikinci sırada yer alıyordu. Bunların yanısıra Çiçekli ve Çayırağzı Mahalleleri de genelde Alevi nüfusun yaşadığı yerlerdi. Kelime Ata’nın araştırmasına göre aynı yıllarda Devlet Demiryollarına ait fabrikalarda çalışan toplam 3.870 kişinin yüzde 50’si de Altıntabak Mahallesinde, yüzde 20’si Alibaba Mahallesinde ikamet ediyordu. Yani Sivas merkezinde en büyük üretim tesislerinde çalışanların çok büyük bölümü de Alevilerdi.

Fakat rejimin geleneksel politikası kamusal alanı olduğu gibi, sistemi de Alevilere kapatmıştı. Mesela 1950 genel seçimlerinde rejimi kuran CHP’nin 12 milletvekili adayından hiçbiri Alevi değildi. Demokrat Parti milletvekillerinin ise sadece ikisi Aleviydi. Belli ki Alevilerin temsil mekanizmalarında yer alması istenmemişti. Bununla birlikte 1969 seçimlerinde Birlik Partisi aracılığıyla şehrin Alevi kimliği daha belirgin hale gelmiş; BP hem iki milletvekili çıkarmış, hem de il genelinde % 16.7 oy alarak üçüncü parti olmuştu.

Bugün bu süreç geriye doğru okunduğunda Sivas’ın demografik yapısındaki Kızılbaş nüfusun adım adım tasfiye edilerek neredeyse yok edildiğini görmekteyiz. Gerçi 1978’de uğradıkları katliam girişimi bu nüfusun bir bölümünün şehri terketmesine yol açmıştı ama şehirden asıl çıkış 1993 Madımak kırımıyla gerçekleşti. Besbelli ki Madımak kırımını yapanların amacı hem Sivas’ta Pir Sultan Abdal’ın heykelini kurma girişimlerine sert yanıt vermek, hem de Kızılbaş’sız bir Sivas yaratmaktı. Nitekim Madımakla birlikte Kızılbaşlar şehrin demografik haritasından büyük ölçüde çıkarıldılar. Sadece çıkarılmadılar, Sivas coğrafyasına doğru geçici ziyaretleri bile genellikle endişe ve tedirginlik yüklü olmaya başladı. Nihayet bugünkü Sivas, kültürel köklerini ve referanslarını kesti. Sadece renklerini değil, seslerini de yitiren bu kadim coğrafya şimdi renksiz ve sessiz tuhaf bir yalnızlığı yaşıyor.

Sivas, Madımak ve Kızılbaşlar
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir