Devlet yetkililerinin herhangi bir şehre/coğrafyaya ilgi göstermeleri, çeşitli nedenlerle pekala mümkündür. Mesela Ege ve Akdenizin bazı tatil beldeleri böyledir ve oralarda her kademeden devlet yetkililerini görmek olağandır. Gelgelelim bir tür ‘kervan geçmez’ coğrafyalara aşırı ilginin herhalde başka nedenleri olmalıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Dersim’e gösterilen “ilgi” tam da bunun bir örneğiydi. Sivil-asker devlet görevlileri, ulaşımın oldukça zor olduğu Dersim’e sıklıkla gidip geliyor, en ulaşılamaz yerlerde fotoğraf veriyorlardı. Elbette bu ilgi bölgeye açık ya da örtük müdahale arzularıyla ilgiliydi.
Cumhuriyetin ilk başbakanı İsmet İnönü, daha I. Dünya Savaşında Kolordu Komutanıyken, Erzincan’dan Mercan Deresini geçerek Ovacık’a gelmişti. Elazığ yönünden de Dersim’e gidişi sağlamak için Hozat karayolu inşa edilmiş ve 1929’da bu yol Ovacık’a kadar ulaşmıştı. 1931’de İçişleri Bakanı Şükrü Kaya bu yoldan Dersim’in içlerine kadar gelmiş, bölgede aşiret reisleriyle de görüşmüştü. Tabii ki hiç ulusal basına yansımayan ziyaretler de vardı. Mesela 1936’da Cemal Bardakçı ve Abdullah Alpdoğan yanlarında askerlerle Haydaran Aşireti lideri Hıdır Ağa’nın köyüne; Hengırvan’a gitmişlerdi. Köyün silahlı erkekleri, gelen devlet erkanını karşılamak için kuşatma altına alınca bu “karşılama” biçimi bir tedirginliğe de neden olmuştu. O ziyarette valilere tercümanlık yapan Bekir Şenli’nin anlattığına göre iki vali, tedirginliği kısa sürede atmış ve geceyi köyde geçirmişlerdi.
Zülfü Yolga’nın yazdığına göre valiler Abdullah Alpdoğan ve Cemal Bardakçı, Seyit Rıza ile de Yolga’nın Pertek’teki evinde görüşmüşlerdi. O kadar ki yetkili-ilgili görevliler Dersim’de arzu ettikleri ziyaretleri engelsiz yapabiliyorlardı. Mesela Türk tarihçiliğinin ünlü ismi Cemal Kutay, “Koçgiri isyanının lideri” olarak suçlanan ve güya Dersim’de “saklanan” Alişer’i görmek üzere Ovacık’a gittiğini, Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiği bir roportajda belirtmişti.
Ulusal basında yer alan haberlere göre 18 Haziran 1937’de Başbakan İsmet İnönü’nü yeniden ve bu kez özel bir trenle Elazığ’a, oradan Dersim’in içlerine gelmiş; üstelik büyük kırımın yaşanacağı yerlerden biri olan Hopik’te fotoğraf vermişti. Habere göre yanında Sağlık Bakanı Refik Saydam, 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Kazım Orbay, 4. Genel Müfettiş Korgeneral Abdullah Alpdoğan ve 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Galip Deniz de vardı. Aynı günlerde Cumhurbaşkanı Muhafız Alayı Komutanı İsmail Hakkı Tekçe de oradaydı. Devletin Dersim ilgisi o kadar yoğundu ki o yıl Kasım ayı ortalarında Atatürk de yanında Başbakan Celal Bayar, Sabiha Gökçen ve kalabalık bir grupla Dersim’e gelmişlerdi. Yine o günlerde Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer de Dersim’deydi.
Siyasilerin yanısıra askerler de neredeyse hıyerarşik olarak o yıl ve sonraki yıl Dersim’de bulunuyorlardı. Muhsin Batur, “özel bir görev için” gönderildiklerini yazmıştı. Albay Nazmi Sevgen, kendi ifadesiyle “Yukarı Dersim’de, Dojik Baba-Tecik Baba dağının beyazlara bürünmüş zirvesinin altında”, sonradan kitap olacak notlar almıştı. Bahse konu yere ulaşım son derece zordu. Hem milletvekili hem de gazeteci görünen Naşit Hakkı Uluğ’un yazdığına göre 1938’de Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve orgeneral Kazım Orbay da Ovacık’ın Ziyaret köyüne kadar gelmişlerdi. Hatta Alpdoğan, Munzur gözelerinin bulunduğu yere “Türkiye’nin en güzel kür yuvasını kuracağını, güzel bir otel yaptıracağını” bile ifade etmişti. Yerli nüfusu kırıp, coğrafyayı tatile açmak, dönemin ‘medeniyet’ anlayışıydı. Reşat Hallı’nın yazdığı “Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar” başlıklı kitapta yer alan isimlere bakılırsa 1938’de TSK’nın komuta kademesindeki pek çok subay Dersim’deydi.
Tuhaf ama devlet yetkililerinin Dersim’e bu aşırı ilgisinin en dikkat çekici özelliği, “Dersim’e devlet giremiyor” söylemiyle aynı süreçte gerçekleşiyor olmasıydı. Bu iddia Başbakan Celal Bayar’ın konuşmasına bile girmişti. Oysa neredeyse bütün devlet Dersim’de ve üstelik en ulaşılamaz görünen yerlerdeydi. 1939’dan itibaren radikal şekilde kırılacak bu “ilgi” amacına ulaşmış, sözcüğün gerçek anlamında Dersim’in toplumsal coğrafyası kırılmıştı.
