Prof. Dr. Şükrü Aslan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. “Güzelliğin” etnisitesi

“Güzelliğin” etnisitesi

Modernleşme sürecinin her şeyi ‘ulus’lara göre dizayn eden işleme biçimlerinden birisi de, ulusları yarıştırmasıydı. Bu nedenle devletlerarası organizasyonların büyük kısmının tarihi modernleşmeyle paraleldir. Bu yarışmalar bazen icat edici ve tipik olabiliyorlardı. “Güzellik yarışmaları” onlardan birisiydi ve Türkiye’nin bu alana ilgisi de modernleştirme girişimlerinin hızla yükseldiği 1929’da başlamıştı. O yıl, Cumhuriyet gazetesi Türkiye’nin ilk güzellik yarışmasını organize etmiş ve konu Cumhuriyet entelektüellerini de epeyce meşgul etmişti.

Fakat güzellik yarışmalarının Türkiye’nin gündeminde daha dikkat çekici biçimde yer alması 1932’de mümkün olmuştu. 2 Temmuz 1932’deki Ulusal Güzellik Yarışmasında Keriman Halis Türkiye güzeli seçilmiş; aynı yıl Belçika’nın Spa şehrinde düzenlenen Dünya Güzellik Yarışmasında da Türkiye’yi temsil ederek dünya güzeli seçilmişti. Dönemin gazetelerinde yer alan ifadeyle ‘Türk ırkının güzelliği tescil edilmişti’.

∗∗∗

Keriman Halis, ‘ulusun başarısı’ sayılan güzelliği ile bütün devletin gözdesi olmuştu. Şerefine Tahsin Uzer’in evinde düzenlenen davete Mustafa Kemal de katılmış; ‘Türk ırkının soylu güzelliğinden’ bahsederek Türk milletinin, bu güzel çocuğunu samimiyetle tebrik etmişti. Afet İnan 2 Ocak 1933 günü kraliçe onuruna Ankara’da seçkin kadınların katıldığı bir öğle yemeği vermiş, Mevhibe İnönü de Keriman Halis onuruna bir çay düzenlemişti. TBMM Başkanı Kazım Paşa IV. Yerli Mallar Sergisi’nde, Türk güzelinin yerli kumaştan yapılan bir elbiseyle jüri karşısına çıkmasını takdir etmişti. Peyami Safa daha da ileri gidip “Keriman’ın yüzüne bakınca bütün Türk ordusu ve milletinin cemiyet nizamını, Türk belde ve bahçelerinin tabiat güzelliğini ve bütün Türk şiirinin san’at ahengini bulur gibi oluyoruz” demişti.

O heyecanlı ve gururlu günlerde çok kimsenin aklına gelmemişti ama Keriman Halis, 1864 Çerkes sürgününde Anadolu’ya gelen bir ailenin mensubuydu ve 16 Şubat 1913’te İstanbul’da doğmuştu. Osmanlı devletinin değişik bölgelere yerleştirdiği milyonu bulan Kafkas göçmeni ülke demografisinin çok önemli bir parçasıydı. Cumhuriyetin 1927’deki nüfus verilerine göre anadilinin Çerkesce olduğunu söyleyebilen yaklaşık 100 bin kişi vardı ve Çerkesler de diğer göçmen gruplar gibi kültürüne-köklerine bağlıydı. Ne var ki bu durum ‘Türk’ milliyetçiliği için bir büyük sorundu ve çok geçmeden Keriman Halis’in Çerkesliği ‘fark edilmişti’.

1933’de Kahire’ye yaptığı seyahatte, Dünya güzeli Keriman Halis, Çerkes Kardeşlik Birliği adlı grupla bir araya gelmiş, toplantıda çekilen fotoğraflar basına yansımıştı. Jedid gazetesi ‘Çerkez kızının dünyanın en güzel kızı seçildiği’ni yazmıştı. Keriman Halis’in kimi yerlerde ‘Türk güzeli’ yerine ‘Çerkes güzeli’ olarak tanıtılması, Türk milliyetçisi çevrelerde rahatsız edici bulunmuş; Son Posta, Milliyet, Vakit başta olmak üzere Türk gazeteleri Keriman Halis aleyhine yayım yapmaya başlamışlardı. Milliyet, “Keriman Halis tehlikeli bir oyun oynuyor”, Vakit ise 15 Nisan 1933 tarihinde “Keriman Halis, birçok Türk inkılabı muhalifinin hazır bulunduğu bir Çerkes’in davetine iştirakten çekinmedi” diye yazmıştı.

Mısır seyahatinin ardından memlekete dönüş, Keriman Halis için bir tür sonun başlangıcıydı. 17 Mayıs 1933’te İzmir Vapuru ile İskenderiye’den Atina’ya ve oradan da 19 Mayıs 1933’de İstanbul’a gelen Keriman ve babası pek çok soruyla muhatap olmuşlardı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ve Türklük haricinde herhangi bir etnik kökenle ilgili bir şey yapmadıklarını özenle söylemiş olsalar da, bu pek bir işe yaramamıştı. Türk basını bir süre daha bu haberleri gündemde tutmuş ve ilginç bir siyasi kararın alınmasına da vesile olmuştu.

Keriman Halis’in etnisitesi o kadar büyük sorun haline getirilmişti ki Vakit gazetesi, 28 Mart 1933’de “birçok memleketlerde olduğu gibi, Türkiye’de de güzellik müsabakalarından fayda yerine zarar geldiğini” yazmıştı. Dolayısıyla ‘güzellik müsabakalarının’ tekrar edilmemesi gerektiği dillendirilmiş ve öyle de olmuştu. 1933’den 1950’ye kadar ‘Güzellik Yarışmaları’ yapılmamıştı. Türkiye, daha pek çok konuda olumsuz sonuçlarını gördüğümüz geleneksel ‘etnisite’ politikalarını sorgulamadıkça, ‘barış süreci’ni de başarıyla kuramaz, sürdüremez.

“Güzelliğin” etnisitesi
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir