Prof. Dr. Şükrü Aslan

Ahmet Özer

featured


Kamuoyu Ahmet Özer’i Esenyurt Belediye Başkanlığını takip eden aylarda hakkında açılan dava, görevden alınması, yerine kayyum atanması ve tutuklanması nedeniyle tanır. Yazık ki bu süreç devam ediyor ve ‘terörsüz Türkiye’ söylemi ve muhatapların uzlaşmasına rağmen hala cezaevinde tutuluyor. Oysa Ahmet Özer’in Belediye Başkanlığından çok daha öncesine dayanan sosyal bilimci bir akademik geçmişi var. Düşüncelerine ve tezlerine temel teşkil eden birikim, esas olarak bu deneyimden geliyor. Bu yüzden akademik kamuoyu için Ahmet Özer, daha önceden aşina olunan, bilimsel çalışmalarına değer verilen bir isimdir.

Sosyal Bilimci akademisyen olmanın kendine özgü kıymetli tarafları var elbette ama bu durum akademisyenin kendini özgür hissettiği ortamlar ve zamanlar için böyledir. Bir başka deyişle politik bakımdan özgürlükleri kısıtlayan ortamlarda Sosyal Bilimci olmak, pekala dezavantaja dönüşebilir ve ne yazık ki Türkiye bu konuda bir hayli tecrübeye sahiptir. Özellikle de Sosyoloji alanından gelen ve bu ülkenin yakın siyasal-toplumsal tarihini çalışan Sosyal Bilimciler için bu durum çok daha geçerlidir.

Türkiye’nin yakın toplumsal-siyasal tarihi üzerine akademik çalışmalar yapan Sosyal Bilimciler için güncel sorunlara sirayet eden politik sahada dolaşmak kaçınılmazdır. Bu da zaman zaman kimi kesimlerin hedefi olmak demektir. Mesela Cumhuriyetin ilk yıllarındaki modernleştirici politikalara dair eleştirel bir analiz yaparsanız, kendisini seküler dünyada tanımlayan bir kesimin hedefi olabilirsiniz. Ya da 1950’li yıllardan bugüne devam eden muhafazakar iktidarlar hakkında eleştirel bir makale yazarsanız, bu çevrelerin sert tepkilerine maruz kalabilirsiniz. Hatta doğrudan akademinin kendi içinde de bu dışlama mekanizmaları harekete geçebilir. Özellikle ‘öteki’ kimliklere mensup Sosyal Bilimciler için bu durum çok daha geçerlidir ve hatta akademisyeni mahkum ve hatta linç etme ihtimalleri de sözkonusudur.

Oysa akademisyenlerin ‘düşmanı’ yoktur. Çalıştıkları alanın fotoğrafını yalın haliyle ortaya çıkarmaya uğraşırlar. Moda deyimle akademisyenlerin ‘kırmızı çizgileri’ de yoktur. İlla bir kırmızı çizgi gerekecekse, şiddetten yana olmadıkları söylenebilir. Şiddete karşı çıkanlardan da ‘terörist’ olmaz, eşyanın doğasına aykırı.

Türkiye sosyolojisinin temel özelliklerinden birisi, geniş toplumsal kesimlerin devlete karşı şiddet eylemlerine eğilimli olmamasıdır. Bu aslında akademisyenlerin de tercih ettiği bir ortamdır. Gelgelelim şiddetle hiç ilişkili olmadığı halde ömrünün en üretken zamanlarını cezaevlerinde geçirmiş geniş bir kitlenin olması, bu ülkenin sosyolojik özelliklerinden birisidir. Bu konuda resmi istatistikler yayınlansa belki de bu dehşet verici sosyolojinin net bir fotoğrafını görmek mümkün olabilir. Yazık ki sosyologlar da bu sosyolojinin ve politik atmosferin bir parçası ve mağdurlarıdır.

Ahmet Özer tam olarak bu süreçleri deneyimlemiş bir Sosyal Bilimci akademisyen olarak kimi zaman bütün bu gerilimlerin muhatabı ve hedefi oldu. Mesela Mersin’de çalıştığı üniversiteden İsparta Süleyman Demirel Üniversitesine böyle gerilimli bir ortamın sonucunda gitmişti. Sonraki yıllarda yeniden Mersin’e dönüp bir vakıf üniversitesinde Rektör Yardımcısı olarak çalıştığı dönemde de benzer radikal ‘kırmızı çizgi’lerin hedefi oldu. Ama her defasında bu gerilimlerin orta yerinde durabilme başarısını gösterdi.

2014 yerel seçimlerinden kısa bir süre önce Mersin’de, iddialı partilerin Büyükşehir Belediye başkan adaylarını bir araya getiren “Yerel Yönetim Konferansı”nı Ahmet Özer düzenlemişti. 2021 yılında konuşmacılar arasında İl Göç İdaresi Müdürü’nün de olduğu “Göç Konferansı”nı düzenlediğinde ise valilik de etkinliğin destekleyicileri arasındaydı. Türkiye’nin barışına gidebilecek yolları öneren-savunan Ahmet Özer, bu özelliği nedeniyle iktidar çevresinin toplantılarına da davet edilmiş ve önerileri dinlenmişti. Ne var ki şimdi “terörle iltisak” gibi ne anlama geldiği bile açık olmayan iddialarla cezaevinde. Bu ülkede Sosyal Bilimci olmanın ihtimallerinden birisinin örneği gibi. Bu da sadece Ahmet Özer’e değil, akademiye ve bu ülkeye yapılan bir kötülüktür.

Ahmet Özer
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir