Hiç uzatmayalım. Uzun uzadıya anlatmayalım. Kısa tutalım. Çünkü “Görünen köy kılavuz istemez”. Bilene de bilinene de izah gerekmez.
Ağır hapis cezalarından sonra “köy görünüyor” gibiydi. Ellerinde sadece yaptırım araçları kalanlar husumet beslediklerini bu araçlarla bertaraf etmeye ya da rahatsız etmeye çalışırlar. Ellerinde başka argümanlar kalmayınca bu araçları devreye koyarlar.
Durum belli, derin tahlil ve çözümlemelere gerek yok!
Nedeni ise belli.
Bir: Demokratik siyasetin öngördüğü sonuç ve olası kazanımlarının halkın nezdinde görünür hale gelmesini engellemek.
İki: Demokratik çözüm siyasetini kısırdöngüye çekerek dayandığı (oturduğu) kitlesel tabanda soğumalar yaratmak.
Üç: “Üçüncü yol”u çökerterek, kitlesel çözülme ve dağılmayı sağlamak.
İşin aslı da özü de özeti de bu!
Gerisi laf u güzaf.
“Vıdı vıdı”ların, derin tahlil ve çözümlemeler yapmanın anlamı yok.

Tek dert demokratik güçleri alternatifsiz bırakmak. Demokratik sahayı bataklığa çevirmek. Kısırdöngüye alarak alternatif olmaktan çıkarmak. Krizleri, karşı bastırma yöntemleriyle gündemden çıkarmak.
“Seçilmiş”, “atanmış”, “meşru”, “gayrimeşru”, şu bu, hiçbir kıymeti harbiyesi yok.
Bunlar işin pratik yanı.
Bir de teorik yan var. Resmi siyaset, seçim ve seçilmişlere demokratların, ilerici aydınların yüklediği anlamı yüklemez.
Nasıl bir anlam yüklediğini Maurice Duverger’in “Siyaset Sosyolojisi” adlı çalışmasından yorumsuz aktaralım:

Seçimlere yüklenen anlam…
“Seçim, günümüzde hemen hemen tüm kültür sistemlerinde, meşruluğun meşru temelini oluşturan demokratik ve eşitlikçi ideoloji ile düşümdeşir. Ne var ki, bu sistemlerin çoğunda basit bir görüntü olmaktan öteye pek geçmez. Daha doğrusu seçim, pek çok sistemde, topluluğun otoriterlerde kendini görüp tanıdığını simgesel bir şekilde anlatan bir çeşit görüş birliği törenidir ve otoriterleri meşrulaştırır; tıpkı kralın takdis edildiği ya da yeni bir kralın tahta çıktığı gün tutulan geleneksel alkışlar gibi. (…) Seçim kurumsal açıdan böylesine genelleştirilmiş olması, onu, çağdaş dönemde iktidarı gasp edenler için başvurulacak en olağan meşrulaştırma sistemi haline getirir. Eskiden, güç darbesiyle iktidara gelen diktatör, kendini, dinsel takdisle ya da kral soyundan bir prensesle meşrulaştırmaktaydı. Bugün ise, referandum ya da güdümlü seçimlere başvurmaktadır.” (*)
———
(*) Maurice Duverger. Siyaset Sosyolojisi. Sayfa 143)