1. Haberler
  2. Genel
  3. Depremlerin Ardında Bıraktığı Görünmez Yara: Travma Sonrası Stres Bozukluğu

Depremlerin Ardında Bıraktığı Görünmez Yara: Travma Sonrası Stres Bozukluğu

featured

Depremler sadece fiziksel hasara yol açan doğal afetler değil aynı zamanda ruhsal ve psikolojik etkileriyle de derin izler bırakabilen olaylardır. Elbette bir deprem felaketi yaşandığında ilk öncelik can güvenliği, temel ihtiyaçların karşılanması ve maddi zararların giderimidir. Ancak depremin yıkıcı etkileri sadece fiziksel hasarlarla sınırlı değildir. Deprem insanların hayatlarını kökten değiştirir ve bu değişiklikler aynı zamanda duygusal ve zihinsel açıdan da derin yaralar yaratabilir. Deprem felaketi sonrası insanlar sıklıkla korku, panik, şok ve belirsizlik duygularıyla karşı karşıya kalır. Bu duyguların yanı sıra kayıpların acısı, evlerini terk etmek zorunda kalmaları, sevdiklerini kaybetme riski gibi stres faktörleri de travmatik deneyimlerin bir parçasıdır. Bu tür bir stres ve travma, uzun vadede ruhsal sorunlara yol açabilir. Bu süre bazen birkaç ay olurken bazen birkaç yılı bulabilir. Bu etkiler genellikle görmezden gelinir veya hafife alınır. Bu haberde, Diyarbakırlı depremzede Hacer ve depremden medya yoluyla etkilenen Gül ile yapılan röportajlarla travma sonrası stres bozukluğunu açıklamaya ve tedavi yöntemlerini sunmaya çalıştım.

“Dışarı çıkmaktan ve toplum içinde bulunmaktan kaçınmaya başladım”

“Deprem’e Diyarbakır’da yakalandım. Maddi zararım olmadı ama manevi olarak çok kayıp yaşadım. Yakınlarımı, arkadaşlarımı kaybettim. Yeni doğum yapmış kardeşim Malatya’daki evini kaybetti. Ayağında yazlık terlikleriyle lapa lapa yağan karın içinde saatlerce yardım aradı. İlk aylarda, depremin şiddetli anılarından gerçekten çok etkilenmiştim. Her gece tekrar eden kâbuslar ve dehşet verici sahneler, sık sık uykusuz gecelerin yaşanmasına neden oluyordu. Bu sürekli uykusuzluk, işte odaklanma sorunları yaşamama yol açtı ve genel olarak sinirli ve huzursuz hissettim. Zaman içinde endişe düzeyim giderek arttı. Herhangi bir küçük sarsıntı veya fırtına beni panik atağın eşiğine getiriyordu. Dışarı çıkmaktan ve toplum içinde bulunmaktan kaçınmaya başladım. Bu durum, günlük yaşantımı oldukça sınırladı ve sosyal ilişkilerimde de zorluklar yaşamama neden oldu. Bir süredir gönüllü psikologlardan destek alıyorum ve çok daha iyi hissediyorum. Bu süreçte kabullenip devam etmek benim için en zoruydu ama artık başardım diyebilirim.”

Hacer Y.-24

Diyarbakır’ın sakinlerinden olan 24 yaşındaki Hacer depremin psikolojik etkilerini derinden hissedenlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Hacer depremin şiddetli anılarının hayatının önemli bir parçası haline geldiğini ve bu deneyimlerin uzun vadede kendini gösterdiğini söylüyor. Hacer’in yaşadıkları psikolojide Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) olarak adlandırılıyor. Travma Sonrası Stres Bozukluğu bir kişinin son derece stresli ve travmatik bir olayı yaşadıktan sonra ortaya çıkan bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu rahatsızlık, travmanın yoğunluğu ve kişinin bu olayı nasıl deneyimlediği ile ilişkilidir. TSSB, genellikle depremler gibi doğal afetler, savaş, saldırılar, kaza ya da kişisel şiddet gibi olaylar sonrasında görülür.

Travma sonrası stres bozukluğunun günlük hayata etkileri

Travma Sonrası Stres Bozukluğu, bireylerin yaşamlarını kökten etkileyen çeşitli psikolojik ve fiziksel belirtilere neden olabilir. Bu belirtiler genellikle günlük yaşamı olumsuz bir şekilde etkileyebilir. TSSB’ye sahip bireyler depremin korku dolu anılarını rüyalarında yaşayabilirler. Bu durum uykusuzluğa ve uykusuz gecelere yol açabilir. Sürekli endişe ve huzursuzluk duyguları kişinin gelecekteki tehlikeler ve felaketler konusunda sürekli düşünmesine yol açabilir, bu da günlük karar verme yeteneğini olumsuz etkileyebilir. TSSB’ye sahip depremzedeler normal yaşam aktivitelerini kısıtlayarak evden çıkmaktan ve toplum içinde bulunmaktan kaçınabilirler. Sosyal izolasyon, TSSB yaşayan kişilerin çevreleriyle olan ilişkilerde sorunlar yaşamalarına ve sosyal bağlarının zayıflamasına sebep olabilir. Başka bir belirti olarak, TSSB’li depremzedeler küçük sorunlar karşısında daha fazla tahammülsüzlük yaşayabilirler. Bu durum kişiler arası ilişkilerde gerginliklere neden olabilir. Depresyon ve umutsuzluk hissi, TSSB yaşayan bireylerin geçmişteki travmatik deneyimler nedeniyle depresif duygulara kapılmasına yol açabilir. Bu duygusal sorunlar, kişinin kendini değersiz hissetmesine, umutsuzluğa kapılmasına ve yaşamdan zevk alamamak gibi duygusal zorluklar yaşamasına neden olabilir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu aynı zamanda fiziksel semptomlara da yol açabilir. Bu semptomlar arasında şiddetli baş ağrıları, mide sorunları, kas gerginliği yer alır. Son olarak, iş ve günlük yaşam işlevselliği üzerinde sorunlar yaşanabilir. Bireyler odaklanma sorunları, hafıza kaybı ve motivasyon eksikliği gibi günlük yaşamı etkileyen zorluklar yaşayabilir.

Depremi sadece izleyenlerde dahi görülebiliyor

“Deprem yaşandığında İstanbul’daydım. Deprem sabahında haberleri gördüğümde çok etkilendim. Deprem sürecinde de televizyon hep açıktı. Sanki depremi ben yaşamışım gibi hissettim. Malatyalıyım ve oradaki akrabalarımı aradım hemen. Birçoğunun telefonu kapalıydı ve onlara ulaşamadıkça endişe düzeyim arttı. Bayılmışım. Sanki İstanbul depremi de kapıdaymış ve her an olacakmış gibi hissetmeye başladım. Ailemi kaybetme fikri, onların ölme ihtimali beni çok etkiledi. Evde her yere su ve yiyecek koydum. Halen de telefonumu askıyla boynumda taşıyorum. Geceleri uyurken yanımda düdük ve su bulunduruyorum.”

Gül I.-24

İstanbul’da yaşayan ve depremi sadece medya aracılığıyla takip eden Gül, bir psikolog tarafından Travma Sonrası Stres Bozukluğu tanısı alanlardan. Gül, kişinin doğrudan depremi deneyimlememiş olsa bile medya aracılığıyla deprem ve afetlerin sürecini izlerken TSSB geliştirebileceğini gösteren çoğu kişiden biri. Bu durumun nedeni şöyle açıklanabilir:

Televizyon haberlerinde veya medyada deprem haberlerini izlerken, kişi şiddetli hasar ve kayıpların yanı sıra, insanların acı çektiği görüntülere maruz kalabilir. Bu, kişinin korku, endişe ve çaresizlik duygularını derinlemesine hissetmesine neden olabilir. Deprem ve afet haberlerinin sürekli olarak tekrarlanması, kişinin bu tür tehlikeleri sürekli olarak düşünmesine yol açabilir. Özellikle de geçmişlerinde başka travmatik olaylar yaşamışlarsa diğer insanlara göre daha çok tetiklenebilirler.

Tedavisi mümkün

Travma Sonrası Stres Bozukluğu tedavisi bir psikolog veya terapist tarafından kişinin özel ihtiyaçlarına uygun olarak planlanır. Tedavi süreci belirtilerin şiddeti ve kişisel gereksinimlere bağlı olarak değişebilir. Temel tedavi yöntemi psikoterapidir. Birey psikoterapi ile travmatik deneyimleri ile başa çıkmayı öğrenir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme Terapisi (EMDR) gibi terapi yöntemleri ile bireyler bu süreci daha kolay atlatabilir.

Bununla birlikte semptomları azaltmak ve yönetmek amacıyla ilaç tedavisi de kullanılabilir. Psikiyatrist tarafından reçete edilen ilaçlar, kaygı, uykusuzluk ve duygusal dalgalanmalar gibi semptomların kontrol edilmesine destek sağlayabilir.

Tüm bunlara ek olarak düzenli egzersiz de öneririm. Düzenli egzersiz endorfin hormonunun salgılanmasını sağlar ve psikolojik iyilik halini artırır. Ayrıca egzersiz sırasında dikkat dağıtıcı bir aktiviteye odaklanmak zihni travma sonrası düşüncelerden uzaklaştırabilir ve kişinin rahatlamasına yardımcı olabilir.

Sonuç olarak, bu rahatsızlık insanların ruh sağlığını önemli ölçüde etkileyebilir ve bu etkilerin göz ardı edilmemesi gerekir. Bu nedenle kişilerin bu tür travmatik deneyimlerle başa çıkabilmeleri ve iyilik halini artırabilmeleri için profesyonel destek alması son derece önemlidir. Özellikle de deprem bölgesindeki depremzedeler için ücretsiz olarak gönüllük esasına çalışan psikologlar ve kurumlar bulunmaktadır. Bu destek, travma sonrası stresin üstesinden gelme ve kişilerin yaşamlarını yeniden dengelemeleri açısından büyük önem taşır.

Depremlerin Ardında Bıraktığı Görünmez Yara: Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir