1. Haberler
  2. Genel
  3. Cafer Solgun: Diyanet’in ‘siyaset üstü’ bir kurum olduğunu iddia etmek kara mizah

Cafer Solgun: Diyanet’in ‘siyaset üstü’ bir kurum olduğunu iddia etmek kara mizah

featured

Araştırmacı Yazar Cafer Solgun’un yayınlanan son kitabı “Devlet ve Diyanet” üzerine söyleşi gerçekleştirdik. Solgun, “Devletin gündemi neyse Diyanet’in gündemi de o. Devlete egemen politikalara, ideolojik hassasiyetlere göre tutum alan bir devlet kurumu söz konusu” diyerek Diyanet Başkanlığı politikaları hakkında çarpıcı ifadeler kullandı.

Bu yazımızda, Araştırmacı Yazar Cafer Solgun tarafından kaleme alınan ve SRC Kitap Yayınevinde basılan “Devlet ve Diyanet” adlı kitabı hakkında Solgun ile söyleşi gerçekleştirdik.

— Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili bir araştırma yapmak nereden aklına geldi, neden ilgi duydun bu konuya?

Cafer Solgun: Kanımca Diyanet konusuyla ve bununla bağlantılı sorunlarla ilgili olmamayı tuhaf karşılamak gerekir. Diyanet İşleri Başkanlığı bir kamu kurumu. Her birimizin vergileriyle oluşturulan devasa bir bütçeye, personel ordusuna sahip. Dolayısıyla yürüttüğü faaliyetlerden dolaylı ya da dolaysız olarak her birimizin yararlanması, etkilenmesi gerekir; normal, doğal, olağan olan budur. Misal Ulaştırma Bakanlığı, kendisine tahsıs edilen bütçe ile, personeli ve diğer imkanlarıyla yol yapmakla, yolların bakımı ve gerekli hallerde restorasyonu ile ilgili çalışmalar yürütmekle yükümlüdür. O yollardan herhangi bir ayrım söz konusu olmaksızın herkes yararlanmaktadır. Ama aynı şeyi Diyanet ve yürüttüğü faaliyetler için söylemek mümkün müdür? Tek başına bu nedenle bile Diyanet ile ilgili olmak durumundayız.

— Diyanet’in faaliyetlerinden herkes yararlanamıyor ve bu bir sorun diyorsun. Ama Diyanet’in faaliyetlerinden gayet memnun olanlar da var.

C.S: Var, evet. Ancak bu Diyanet’in mevcut statüsü, yapısı ve faaliyetleri itibarıyla bir sorun olduğu gerçeğini değiştirmez. Az önce verdiğim örnek üzerinden devam edeyim. Çünkü mesele aslında son derece basit: Devlet, vatandaşlardan topladığı vergilerle yurttaşlara eğitim, sağlık, güvenlik gibi alanlarda hizmet götürmek, onların ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Kimse etnik veya dini, inançsal kimliği üzerinden bu yaşamsal önemdeki hizmetlerden azade kılınamaz. Örneğin kimseye, “Sen Kürtsün bu yollardan geçemezsin” denilemez veyahut, “Sen Alevisin sağlık hizmetlerinden yararlanamasın” denilemez, vd.

DİB’in bütçesi de “herkesten” alınan vergilerle oluşturuluyor. Ne var ki herkesten alınan vergilerle oluşturulan bu bütçe ile yürütülen çalışmalarda herkesin Sünni-Hanefiolduğu varsayımıyla hareket ediliyor. Aleviler, Caferiler, hatta Şafiler ve tabii “gayrımüslim” olarak tanımlanan yurttaşlar, herhangi bir din veya inanca aidiyeti olmayan yurttaşlar yok sayılıyor. Yani herkesten alınan vergilerle bazı yurttaşlara yönelik çalışmalar yürütülüyor. Bu ayrımcılık Sünni yurttaşları da rahatsız etmeli.

— Neden?

C.S: Diyanet’in bir devlet kurumu olarak varlık nedeni, her şeyden önce, dini inanç gruplarını devlet kontrol ve denetimi altında tutmak olduğu için. Kitabımda Diyanet’in resmi kaynaklarda göremeyeceğiniz “öteki” tarihi önemli bir yer tutuyor. Bu Diyanet, dini referanslar kullanarak kendisine sipariş edilen konularda devletin resmi ideolojisine uygun fetvalar vermiştir. Darbeleri, darbecileri desteklemiştir. Daha çok dindar, muhafazakar yurttaşların özellikle karşı oldukları 28 Şubat müdahalesinde psikolojik harp subaylarının karargahı Diyanet İşleri Başkanlığı idi. Örnekler çok ve kitabımda delilleri, belge ve kanıtlarıyla birlikte ortaya koydum. Bu örnekler bile herhalde yeterince düşündürücü olsa gerek. Bir şey daha söyleyeyim. Diyanet’ten sadece Alevilerin şikayetçi olduğu, İslamcıların Diyanet’in varlığından her zaman gayet hoşnut olduğu aslında doğru değil.

— Nasıl yani?

C.S: 90’lı yıllarda İslamcı çevrelerin yayınlarında Diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilmesi gerektiği savunuluyordu. O kadar uzağa gitmeyelim aslında, iktidarının ilk iki döneminde AKP Diyanet’i özerkleştirmekten bahsediyordu; eleştiri ve şikayetleri not ediyordu. Çünkü Diyanet’in kuruluş mantığını biliyorlardı ve buna karşı çıkıyorlardı. Ne zamanki devlete ve dolayısıyla Diyanet’e yeterince intibak ettiklerine kanaat getirdiler, o zaman tutumları değişti. Diyanet “kullanışlı” bir aygıt ve onu iktidarlarını sağlamlaştırmanın bir aracı olarak kullanmak varken neden bunu yapmasınlar ki?

— Bütçesi, personeli, faaliyetleri itibarıyla Diyanet İşleri Başkanlığı tarihinin en etkin, etkili dönemini AKP ile birlikte yaşıyor galiba.

C.S: Evet. Diyanet’in “cami dışı” faaliyetleri, cami merkezli faaliyetlerinden çok daha kapsamlı. Bir kere devasa bir medya holding. TV ve radyo kanallarının yanı sıra toplumun her kesimine hitap eden yayınları var. Diyanet Vakfı üzerinden ticari girişimleri var. Sayısız mülkü, emlak ve arsası var. Hayatın her alanında söz ve nüfuz sahibi haline getirildi. 4-6 yaş grubu çocuklara yönelik yüzlerce Kuran kursu var. Yurt dışındaki faaliyetleri de, “ümmetin lideri” gibi bir motivasyonla artmış durumda.

— Anayasaya göre Diyanet “siyaset üstü” bir kurum ama senin görüşün bunun aksi yönde.

C.S: Bu sadece benim görüşüm değil ki. Görünen köy. Başkanı siyasi iktidar tarafından atanan, bütçesi siyasi iktidar tarafından tahsis edilen bir yapı bağımsız veya “siyaset üstü” olabilir mi? Eşyanın tabiatına aykırı. Kaldı ki Diyanet başkanları da emekli olduktan sonra iktidar partisi ile ilişkilerinde “sıkıntılar” yaşadıklarını itiraf ediyorlar.  Kitabımda örneklerini verdim. Devletin gündemi neyse Diyanet’in gündemi de o. Devlete egemen politikalara, ideolojik hassasiyetlere göre tutum alan bir devlet kurumu söz konusu. Örneğin Kürt sorunuyla ilgili bakın Çözüm Sürecinde Diyanet ne tür bir tutum almış, sürecin sona erdirilmesiyle nasıl bir tutum içine girmiş? Diyanet’in “siyaset üstü” olduğunu iddia etmek kadar kara mizah denilecek bir diğer husus da, yürülükteki anayasaya göre Diyanet’in “Milli birlik ve beraberliğimizi, laikliği koruyan” bir kurum olduğunun savunulmasıdır. Düpedüz palavra ve adeta aklımızla alay ediyorlar.

— Aleviler açısından Diyanet konusu nedir? Diyanet’te temsil edilmek isteyen Alevi kurumları da var…

C.S: Var ve bu çok yanlış. Diyanet’in bu haliyle varlığı laiklik ve demokrasinin olmazsa olmaz normlarından olan din ve inanç özgürlüğü hakkını tanınmaz hale getirmektedir. Diyanet’te Alevilere de bir masa verilmesi, inanç rehberlerimizin Diyanet personeli gibi maaşlı devlet memuru haline getirilmesi sorunu daha da ağırlaştırmaktan başka bir sonuç üretmez. Kaldı ki, malum, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bir Alevi-Bektaşi Cemevleri Başkanlığı kuruldu. Aleviler adeta turistik, folklorik bir unsur durumuna sokulmak isteniyor. Bu ucube yapıya monte olmak Alevilerin haklı davasına sırt çevirmekten başka bir şey değildir.

— Diyanet sorunu nasıl çözülür peki?

C.S: Kitabımda değişik çevrelerden gazeteci, akademisyen, sivil toplum temsilcisi ve ilahiyatçıların bu konudaki görüşlerine de yer verdim. Öne çıkan ve benim de yakın durduğum öneri, Diyanet’in görev tanımı yeniden tanımlanarak özerkleştirilmesi, “bir “devlet kurumu” olmaktan çıkartılması. Beraberinde belirlenecek kriterlere göre eğer isterlerse Aleviler ve diğer inanç gruplarının da kendi diyanetlerini oluşturabilmesi. Kendi başkanlarını, yöneticilerini kendi bünyelerinden seçerler, bütçelerini kendileri oluştururlar, vb. Ama tabii öncelikle bu sorunun yeni anayasa tartışmalarının tekrar başladığı günümüzde gündeme gelmesi gerekir.

— Gelir mi?

C.S:  Gelmez. Gelmiyor.  Kimsenin işine gelmiyor çünkü. Ama ısrarla gerçeği, hakikati, işleyen bir demokrasinin gereklerini savunmaya devam edeceğiz elbette.

—Teşekkürler.

C.S: Ben teşekkür ederim.

KİTABIN KÜNYESİ

Devlet ve Diyanet

Araştırma-İnceleme

Cafer Solgun

200 sf.

SRC Kitap, 2024 https://srcyayin.com/urun/devlet-ve-diyanet/

Kitabın arka kapaktaki tanıtım yazısından:

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın artan bütçesi, personeli, etki ve etkinlik alanları ile siyasi iktidarla hiçbir dönem olmadığı kadar yakın ve “uyumlu” bir ilişki içerisinde olması, farklı yaşam tarz ve tercihlerine yönelik müdahale imkanlarını da artırmış durumda. Toplumsal, pedagojik, sosyo-kültürel ve psikolojik boyutları da bulunan bu türden müdahalelerin iktidar partisinin ideolojik hassasiyetleriyle oldukça “uyumlu” ve “paralel” bir nitelik taşıması, görmezden gelinecek gibi değildir. Bu durum, denilebilir ki, siyasi, etnik ve inançsal boyutları bulunan toplumdaki kutuplaşma, kamplaşma potansiyelinin unsurlarından biri haline gelmiştir. Yasadaki görev tanımının aksine mevcut yapısı, statüsü ve faaliyetleriyle DİB’in hiçbir dönem olmadığı kadar “ayrıştırıcı” bir kurum durumuna geldiğini kaydetmek gerekir.

Cafer Solgun: Diyanet’in ‘siyaset üstü’ bir kurum olduğunu iddia etmek kara mizah
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 25 Eylül 2024, 15:46

    […] Cafer Solgun: Diyanet’in ‘siyaset üstü’ bir kurum olduğunu iddia etmek kara mizah (Munzur P… […]