Cafer Solgun’dan “İşkenceci” romanı; burada Allah yok!

featured

Mehmet Bidav

“Türkiye işkence gerçeğiyle yüzleşmeli”

Cafer Solgun’u Dersim, Alevi meselesi ve insan hakları, yüzleşme gibi konulardaki yazılarıyla, kitaplarıyla tanıyoruz. Araştırma-inceleme kitaplarının yanı sıra iki öykü, bir de karikatür kitabı olduğunu da biliyoruz. Ama Cafer Solgun’un ilk romanı, geçtiğimiz günlerde SRC Yayın etiketiyle yayınlandı. Romanın dikkat çekici bir adı var: İşkenceci/Burada Allah yok. Romanın başında yazarın işkence ile ilgili duygu ve düşüncelerini, deneyimlerini paylaştığı bir önsöz var. Solgun, romanına neden bir önsöz yazma gereği duyduğunu, şöyle anlatmış:

Bir romana “önsöz” yazmak, biliyorum, pek alışıldık bir şey değil. Zaten sanırım bu romanın konusu da “alışıldık” bir konu değil. Bu önsözü kaleme almamın nedeni, okura böyle bir konuda neden roman yazmış olduğumu doğrudan izah etmeye ihtiyaç duymamdır…

İşkence nedir, biliyorum. Çünkü, biraz değindim, ağır işkenceler görmüş biriyim. Binlerce insan gibi. Mahpusluk süreçlerimi anlatan kitaplarımda (Demeyin anama, içerideyim ve 90’larda mahpus olmak) kısmen anlattım. “Bana şunu yaptılar, bunu yaptılar” açıklığında teferruatlı olarak hala bile anlatamadığım, anlatamayacağım bir şey işkence. Biraz da bu nedenle edebiyatın diline başvurmayı tercih ettim.

Yaşadığım işkenceli sorgu seanslarında, belki tuhaf bir şeydir ama, işkencecilerin ruh hallerini merak ederdim. “Bunları nasıl yapabiliyorlar?” diye düşünürdüm; nasıl bu kadar insanlıktan çıkabiliyorlar, nasıl insan içine çıkabiliyorlar, nasıl bir ev, aile hayatları var, hiç kahveye gitmezler mi, “normal” insan ilişkilerine girmezler mi… Nasıl…

Bu romanı kaleme almamın esin kaynağı bu sorulardır.

Önsöz’de yer alan şu cümleler de okuru hayli düşündürecek nitelikte:

Belki ağırımıza gidecektir ama bir ülkede işkence varsa bunun sorumlusu ve suçlusu sadece işkenceciler değil, dolaylı ve doğrudan işkence suçuna ortaklık eden, göz yuman, görmezden duymazdan gelen ve hatta “oh olsun!” diye düşünen herkestir…

Tarihsel Adalet İçin Bellek Müzesi: “Geçmiş Bugündür”

Bu suçun sorumluluğundan arınmak zorundayız. Yoksa tabii ki yaşamaya devam ederiz ama birbirimizin gözlerinin içine bakamadan ve hasta, sakatlanmış bir toplum olmanın utancıyla…

Cafer Solgun, Dersim Ovacıklı bir yazar. Çeşitli dönemlerde uzun yıllar hapis yatmış, işkence görmüş biri. Kendisiyle tanışıklığımız, arkadaşlığımız hapishane yıllarına dayanır. Yeni romanıyla ilgili sorularımızı yanıtladı.

Mehmet Bidav: Neden roman yazma gereği duydun? Öykü kitapların da var ama kamuoyu seni daha çok siyasi, sosyal analiz niteliğindeki yazıların ve araştırma-inceleme kitaplarınla tanır… Bir de neden böyle zor bir konu ile başladın roman yazarlığına?

Cafer Solgun: Öykülerim, öykü kitaplarım da var aslında ama, bu benim ilk romanım, evet. Roman yazmaya ancak cesaret edebildim diyelim. Yaptığınız işi ciddiye almalı, iyi yaptığınıza öncelikle kendiniz emin olmalısınız; roman yazmakta geç kalmamın bir sebebi varsa, o da budur. Öykülerim beni roman yazmaya götüren sürecin tecrübesi oldu diyebilirim. Evet, zor bir konu seçtim gerçekten de. Kitapta yer verdiğim önsözde nedenlerini anlattım. Yanı sıra kişisel olarak yüzleşmem gereken bir konuydu bu.

MB: Nasıl yani?

CS: İşkence, insanlık dışı, alçakça bir şey. Uzun zamandır memleketin hemen her türlü zorlu meselesiyle ilgili konuşan, yazan, çizen biri olmama karşın işkence ile ilgili doğru dürüst ne konuştum ne yazdım. Mahpusluk süreçlerimi anlatan kitaplarımda da (Demeyin Anama, İçerideyim-2017 ve 90’larda mahpus Olmak-2018) detaylı anlatımlara yer vermedim. Yapamadım. Ruhsal, duygusal dünyamı sarsan bir konu bu. Aslında bu kitap da tabii ki benim hikayem değil, sonuçta kurgu. Ama ancak edebiyatın diline sığınarak bu konuda yazabilirdim.

MB: Romanın herhalde en özgün tarafı ilk defa işkenceyi işkencecilerin gözünden anlatıyor olması…

CS: İşkenceyi anı, tanıklık, hikâye, belgesel gibi farklı biçimlerde anlatan birçok eser var. Hepsi de işkence görenlerin tanıklıkları niteliğinde. İşkence ve benzer nitelikte konuları, yaşanmış deneyimleri belgeleştiren her çalışma anlamlıdır, değerlidir. Fakat bildiğim kadarıyla bu insanlık dışı eylemi işkencecilerin gözünden anlatan bir edebiyat eseri yoktu, ben kaleme alana değin. Kuşkusuz çok zorlandım. İşkencecinin psikolojisini, işkence yaparken kendilerini nasıl ikna ettiklerini, birbirleriyle ve toplumla, aileleriyle ilişkilerini, yaşam tarzlarını neticede hayal ve tasavvur edebildiğim ölçüde betimlemeye çalıştım. Ne kadar becerebildiysem…

Bakın, işkence ülkemizin bir gerçeği. Sayısı binlerle, on binlerle, belki de yüz binlerle ifade edilebilecek insanımız şu ya da bu gerekçe ile emniyette, karakolda, hapishanelerde işkence gördüler. “Şu ya da bu gerekçe ile” dedim ama işkence bir insanlık suçu ve hiçbir gerekçe ile “makul” veya “meşru” görülemez; bunu da vurgulamak lazım. Bu denli yaygın bir insanlık suçu ile karşı karşıya olmamıza karşın, işkence görenler işkence gördükleriyle kaldılar. İşkenceli sorgularda alınan ifadeler “iddianame” haline getirildi ve onlarca yıl hapis cezalarına çarptırıldılar. İdam edildiler. İşkencecilere ne oldu? Hiçbir şey! Mahkemelerde işkence gördüğümüzü haykırıp durduk ama kimse aldırış etmedi. Türkiye, bu işkenceci geçmişiyle hesaplaşmadı, yüzleşmedi…

MBHala da işkence iddiaları var…

CS: Tabii ki var. Zaten yüzleşme aslında bugüne ve geleceğe dair bir bilinç ve duyarlılık konusudur. “Unutalım gitsin” bir seçenek değildir. Mevzunun özü şudur: İşkence ve benzer suçları, “O da bir şey yapmıştır ki işkence görmüş” şeklinde karşılayan bir toplum olduğumuz müddetçe işkence de gündemimiz olmaya devam eder.

MBRoman ilk sayfadan son sayfaya kadar bir tür “polisiye gerilim” havasıyla devam ediyor. Fonda 90’lı yıllar var. Sanırım okuru şaşırtacak ilginç karakterler ve sürpriz olay örgüleri var. Ama herhalde en çarpıcı bölümler, işkenceli sorguların anlatıldığı bölümler… Önsözde zorlanarak yazdığını belirttiğin bölümler o kısımlar olmalı…

CS: Evet. Çok zorlanarak, ağlayarak yazdığım bölümler oldu. Tamamı zorlayıcıydı ama en çok o bölümlerde zorlandığım doğru. Romanımı basılmadan okuyan görüşlerine değer verdiğim bazı yazar, edebiyatçı arkadaşlarım da roman karakterleriyle ilgili benzer değerlendirmeler yaptılar.

MB: Okura saygısızlık olmasın diye çok da açık vermek istemiyorum ama romandaki işkence timinde bir Dersimli polis var; bu çok dikkatimi çekti. Hem Dersimli hem de işkenceci bir polis?

CS: Buna karşılık direnen, timi çıkmaza sokan kişi de Dersimli, onu da ben eklemiş olayım. Bu arada sözünü ettiğin işkenceci Dersimli değil de Tuncelili; kendisi de böyle ifade ediyor zaten. Evet ilk bakışta biraz garip görünüyor olabilir; ama “olmayacak” bir şey de değil. “Tuncelili” işkenceci polisler de olabilir, sayı itibarıyla az olsa da. Açık söylemek gerekirse, kendi deneyimlerimden ilhamla geliştirdiğim bir karakter o.

MB: Nasıl yani? Tuncelili bir polisten işkence mi gördün?

CS: Evet. 1980 Mart ayında beni yakalayan ve ilk ifademi alırken canla başla bana işkence yapan kişi, Tuncelili idi. İstanbul’daki Esenler Karakolunda görev yapıyordu, “istihbaratçı” imiş. Tuncelili oluşunu, oradan beni 1. Şubeye götürürken, arabada kendisi söyledi. Bana işkence yapanların başında kendisi gelmiyormuş, işkence gördüğümden haberi yokmuş gibi sahte bir tavırla.

MB: Roman karakterleri ve olaylarla ilgili çok şey sorabilirim de, okurun okuma keyfini bozmuş olmayayım diye susuyorum. Devamı olacak mı peki? Hiç değilse bunu sorayım; biterken sanki sürecekmiş hissi veriyor çünkü.

CS: Ömrüm vefa ederse bir üçlemenin ilk kitabı bu. İkincisine başladığım üç roman olarak tasarlıyorum.

MB: Eline, emeğine sağlık. Dilerim çok okunur, üzerinde çok konuşulur, çok düşünülür…

CS: Teşekkürler.

KİTABIN KÜNYESİ

İşkeneci/Burada Allah Yok!

Cafer Solgun

192 sayfa

Editör: Sonat Yurtçu

Yayınevi: SRC Kitap

Temin etmek için: İşkenceci – Burada Allah Yok! – SRC Kitap (srcyayin.com)

YAZARIN YAYINLANMIŞ KİTAPLARI

Cihangir’de Bir Ev (Öyküler, 2003), Duvarlara İnat (Karikatürler, 2005), Gitmek/Kırılma Öyküleri (Öyküler, 2006), Alevilerin Kemalizmle İmtihanı (Araştırma-inceleme, 2008-Genişletilmiş yeni baskı 2011), Dersim… Dersim… Yüzleşmezsek Hiçbir Şey Geçmiş Olmuyor (Araştırma-inceleme, 2010), Gayrıresmi Cumhuriyet (Araştırma-inceleme, 2012), Alevi Sorunu: Nereden Nereye (Araştırma-inceleme, 2014). Demeyin Anama İçerideyim (Anı-tanıklık, 2017), 90’larda Mahpus Olmak (Anı-tanıklık, 2018), Kırılma/Yüzleşme Öyküleri (Öyküler, 2020). Yara-Yıllar Sonra Dersim (Dersim yazıları, 2022). İşkenceci/Burada Allah Yok (Roman, 2023)

Cafer Solgun’dan “İşkenceci” romanı; burada Allah yok!

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Munzur Press ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!