Delil Karakoçan
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Siyaset
  4. Paranoyal siyasetin DEM Parti algısı, oturttuğu yer ve DEM!

Paranoyal siyasetin DEM Parti algısı, oturttuğu yer ve DEM!

featured
DEM Parti, geniş kitle tabanı olan yasal demokratik bir partidir.

2. Bölüm: DEM Parti kimliği ve seçim refleksi

Bir: Hakim siyaset nereye oturtursa oturtsun DEM Parti, geniş kitle tabanı olan yasal bir partidir. Özlük sorunu yoktur. Siyasal düzlemdeki yeri meşrudur.
İki: Sosyolojik olarak, hakim siyasetin ihmal ve istismar ettiği, ötelediği birey, grup, kesim, halk ve etnik kimliklere dayanır. Demokratik ekolojik toplumu öngörür.
Üç: Teknik olarak “Türkiyelilik” sorunu yoktur.  Ancak düşünsel, siyasal ve pratik açıdan vardır.

DEM Partinin temel sorunu, kültürel olarak bir “kent partisi” haline gelerek “burjuvalaşma” eğilimi göstermesidir. Dayandığı sosyolojik tabanın talep, eleştiri ve reflekslerine bütünen yabancılaşmasa da bu değerlerin parti bünyesinde hayli yavaşlamış olması buna işaret eder.

Ayrıca siyaseti toplumsal alandan diplomatik alana taşıması ve popülizmi, kitle tabanında “istenir” duruma getirmesi de önemli bir sorundur.  Popülist fügürler, DEM Parti’yi “taşıma”nın ötesinde yarattıkları imaj ve etkiyle DEM’den daha görünür hale gelmiş ya da getirilmiştir. Popülizm ya da popülist siyaset, demokratik toplumcu siyasetin inkarıdır. Kentleşme eğilimi gösteren DEM Parti, popülist çıkışların tehdidi ve etkisi altındadır. Risktir.

DEM Parti, popülist çıkışların tehdidi ve etkisi altındadır.

Bu durum, toplumsal kesimlerin, Öteki’lerin yaşamakta olduğu sorun ve acıları daha az hissedilir kılmış; talep ve eleştirilerini daha az görünür yapmıştır.

DEM Parti ile kitle arasındaki makas açılmıştır…

DEM Parti ile kitlesi arasındaki makas açılmış; kitledeki, “DEM duygusu” yara almıştır. Sert eleştiriler, tepkiler, seçim sürecinde olup bitene anlam verememeler, önyargılar, güvensiz ifadeler, gruplaşmalar, alternatif platformlar (ağırlıkla sosyal medyada) da bu duygusal uzaklaşma eğiliminin sonucudur. Kaynağında toplumsal ilgisizlik ya da kitlelerin süreç ve sorunlara kayıtsızlığı yoktur. DEM pratiğinin, kendi kitlesine yeterli, ikna edici gelmeyişi vardır.

Politika (çoğunlukla) erildir. Akla basamakları, katı idari aygıtları, hiyerarşiyi getirir. Türkiye’de çok daha erildir. Estetiği yoktur. Sert, karşıtlaştırıcı, ayrıştırıcı bir kulvardır. “Toplumsal alan yoksunluğu” bu erilliği, acımasızlığı besleyen temel olgulardandır. Bir tür “kopuş”u da ifade eden bu durum, DEM Parti’nin politize olmuş örgütlü/katılımcı kitlesini klasik “seçmen kitlesi”ne, dönüştürecek gibidir. Mücadeleci, yaratıcı kitleleri “seçmen kitlesi” olarak görmek ya da böyle algılamak, sadece hata değil, aynı zamanda eksen kaymasını tetikleyen büyük bir “sapma”dır. Kitle ile arasındaki “volan kayışı” kopunca DEM Parti’de kitle “aşağıda” kalmış, “parti bürokrasisi” yükselerek “diplomasi siyaseti”nin zeminine oturmuştur.

DEM Parti’nin aktüel sorunu…

DEM Parti kitlesi, kendini salt “seçmen” gören ve öyle algılayan eğilime tepkilidir. Ve bu tepki, haklı demokratik bir nitelik taşır.
DEM Parti’nin aktüel önceliği, yaşadığı yabancılaşmayı aşmaktır. Bu da “kitle kuyrukçuluğu”na düşmeden kitle algısını değiştirmekle olur. Katılımcı “kitle diplomasisi”ni geliştirmek, kitlelerin doğrudan talep, eğilim ve önerilerini önemsemekle hayat bulur.

Dayandığı kitleyi bir “seçmen-oy kitlesi” olarak gördükçe ve ilişki hukukunu da bu burjuva liberal anlayışa oturttukça arpa boyu yol almayacaktır. Alamadığı gibi, paranoyal siyasetin geliştirdiği tasfiye, yedekleme, kendi “eylem alanına” çekerek etkisizleştirme girişimlerine de kapı aralamış olacaktır. DEM öncelikle, paranoyal siyasetin oluşturduğu “eylem alanı”nın dışına atmalıdır.

DEM Parti bugün, kitleyi salt “seçmen” gören ve kitle duyarlılığını “oy vermekle” sınırlayan, “seçim odaklı” partiye dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ve bu tehlike, “seçim kaybetmek”ten çok daha büyük ve önemli şeyler kaybettirebilir.

“Türkiyelilik” elbette eşit hakları içeren sosyolojik, politik, kültürel, ruhsal ve Anayasal bir olgudur. Ancak hakim siyasete, “diplomasi siyaseti”ne angaje olmak değildir. Türkiyelilik sorunu, bir toplumsal alan-uzlaşı sorunudur. Elbette bunun siyasal diplomatik parametreleri vardır. Olmak zorundadır, ancak kendisi değildir. Hemen hemen her seçim döneminde toplumsal sorun ve taleplere yabancı yapılarla (CHP-AKP gibi) uzlaşı aramak ve neredeyse bunu alışkanlık haline getirip “mutlaklaştırmak” hiç değildir.

Kitleden kaçış: Sadece hakim siyasal güçleri görmek.

Elbette uzlaşı olur. Görüşmeler, anlaşmalar yapılır. İttifaklar gerçekleşir. İlişki kurulur-bozulur. Güç ve eylem birliğine gidilir. Ortak platformlar oluşturulur. Deklarasyonlar yayınlanır. Tüm bunlar kısa ya da orta-uzun vadeli geliştirilebilir. İlkeli olursa sonuç da verir. Demokrasiyi ivmeler. Hepsi mümkün. Ancak “mutlaklaştırılamaz!” Siyaset, çare bulmaksa, farklı çareler, yollar, çözümler aranır elbette. Ancak kendi zemininde kalarak… Kaymalar, sapmalar yaşamayarak…

Bugün siyasal alanda yalnız CHP ve AKP görmek, ilgili gözlerle sadece bunları aramak siyasal darlıktır.  Çabayı enerjiyi burada tüketmek, politik özneyi kaybetmektir. Angaje siyasettir. “Yukarı”da uğraşırken, aşağıda toplumsal uzlaşı çabalarına, demokratik ekolojik toplum arayışına odaklanmamak hatadır. Sadece hata da değil, kitleyi es geçmek, siyasette baypas etmek, bilgi akışını kesmek, açıklama yapmamak gibi negatif anlamlar da taşır.

DEM Parti’nin önceliği ana metropollerde seçim kazanmak değildir

DEM Parti “yukarı”da kalarak, kitlesini incitmiştir. Kırmıştır.
Buradan bakıldığında DEM Parti’nin CHP ile (ya da CHP’nin DEM Parti ile) geliştirmeye çalıştığı ve bir bakıma arapsaçına dönüşen ilişkiler dizisi trajikomiktir. Trajikomiktir çünkü, varlığı yokluğu, içeriği niteliği belli değildir. “Her şeye rağmen CHP ile yürümek, bir şeyler yapmak” ısrarı politika değil, politikasızlıktır. Bu da kitle nezdinde itibar, güven, güç ve destek kaybına yol açacak gibidir…

DEM Parti, demokratik zeminde kalmak istiyorsa popülist, elitist aday profilleri oluşturmaktan, adaya dayalı siyasetten vazgeçmelidir.
DEM Parti’nin Türkiye metropollerinde güncel durum ve pratik açıdan seçim kazanma gibi bir önceliği akla uygun değil gibidir. Gücünü açığa çıkarmak, görünür kılmaktır. DEM bir “seçim partisi” de değildir. Bu alanlarda “demokratik bağlar yaratma, sivil toplumcu inisiyatifler geliştirme, kitlesini toparlama, kitleyle dinamik bağlar kurma, demokratik güç birliklerini çoğaltma” gibi öncelikleri olabilir. Seçim partisi formatına dönüştükçe, toplumsal siyasal amaçtan düşerek küçülecektir.

DEM, bir seçim partisi değildir…

Seçim odaklılık…

Daha da önemlisi, kitlelerde de “seçim odaklı” bir anlayışa yol açmış, parti içeriği/ tanımı konusunda “anlam kayması”nı tetiklemiştir.

Edindiğim izlenime göre DEM kitlesi, partisi tarafından yeterince enforme edilmemekten rahatsızdır. Doğru ve güncel bilgi akışı yetersiz olduğundan, öncelikli ve popüler konuları farklı kaynaklardan öğrenir duruma düşmüştür. Başka kaynaklardan, olup biteni anlama görme yoluna gitmiştir. Bu da bilgi kirliliği yaratmış, kaotik bir durum oluşturmuştur.

Kitlesi, DEM Parti’den olup biten hakkında, CHP ile ilişkilerin içeriği, niteliği, boyutları hakkında daha doyurucu açıklamalar yapmasını bekler durumdadır. Açık siyasetten kaçınmamasını istemektedir. Açıklık da her zaman güç kazandırır. Manipülasyonları önler. Önyargıları, kuşku ve güvensizlikleri giderir.
Doğrudur ve yerinde bir taleptir.
İzlediğimiz kadarıyla tüm bunlar DEM Parti kitlesinin öncelikli isteğidir. Bir diğer isteği ise: “DEM Parti’nin her yerde “mutlak kazanma” kaygısını yaşamadan kendi adı ve adaylarıyla seçime girmesi”dir. Kitlenin baskın eğilimi budur. Eğilim buysa, DEM’ de buna uymalıdır. DEM, bir kitle partisi, açık alan partisi, demokratik bir parti ise bundan kaçmamalıdır.

DEM Parti alanına geri dönmelidir

Demokratik toplumcu siyasetin gereği de budur. DEM Parti, gerçek formuna ve alanına geri dönmelidir.
Dönmezse ne olur?

(DEM Partisi) Kendi alanına dönmezse, siyasal tasfiye süreci ilerler ve küçülür.

Dönmezse, siyasal tasfiye süreci ilerler ve küçülür. Dahası, geleneksel Sol’un durumuna düşer. Kendini oraya buraya atarak güç olmaya, ayakta durmaya çalışan etkisiz yapılara dönüşür. Demokratik siyaset değil, popülist siyaset yapmaya başlar. “Pratik fayda” ana refleksi haline gelir. “Biraz ondan biraz bundan” yoluna gider. “Ne alsak ne koparsak, ne kazansak kârdır” hesapları yapmaya başlar. Kırıntılarla yetinir. Böylece kitle gücünden, kitle desteğinden düşer. Geniş kitlelerin demokratik partisi değil, sıradan bir “seçim partisi” haline gelir. Kitlesi de sıradan “seçim kitlesi”ne dönüşür…

Başka ne olur?
Paranoyal siyaset kazanır, demokratik siyaset kaybeder.

Paranoyal siyasetin DEM Parti algısı, oturttuğu yer ve DEM!
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Detaylar ile ortaya konulmuş, bu ayrıntılar içinde çözüm önerileri de geliştirilmiştir..
    Oysa burjuvalaşan veya iktidara endekslemeye ve düzen içi politkalara kendini yatıranlar şu an tamamen konuştukları şey entegre olma üzerine dir.