Alevi sosyolojisinin temel özelliklerinden birisi, dahili alanın belki de birbirine çok az benzeyen, oldukça renkli bir görünüm sunmasıdır. Bu toplumsal coğrafyada Cem ve Ocak geleneği, bütün diğer Alevi toplulukları buluşturan ortak zemin olmakla birlikte, kendine özgü başka inanç geleneklerine tanıklık etmek de olağandır. Bu anlamda Alevi toplumsal coğrafyası bir çoğul sosyolojiye denk gelir. Bulunduğu yerlerin çoğunda Sünni İslam tarafından kuşatıldığı ve baskı altında kaldığı için, kimi bölgelerde geleneksel ritüeller, yerlerini bir ölçüde Sünni-İslami pratiklere bırakmıştır. Bu durum Alevi toplulukların bir kısmında kendine ait olmayan ritüellerin de alana dahil olmasına yol açmış; böylece Alevi çoğul sosyolojisi zedelenerek ‘çeşitlenmiştir’.
Alevi örgütlülüğü alanı da bu sosyolojik manzaraya bir ölçüde uygundur. O kadar ki görünür olamadıkları zamanlarda bile Alevi topluluklar arasında kimi zaman gerilime eşlik eden bu çoğul manzara bugün kamusal alanda ve üstelik sadece Türkiye’de değil, dışındaki coğrafyalarda da türlü şekillerde kendini gösteriyor. Alevi toplulukların her birinin kendine özgü halleri, bugünün yeni örgütlenme manzarasında bir yandan kendini üreterek sürdürmeye öte yandan diğer Alevi topluluklara benzemeye zorlayan yeni ortamlar inşa ediyor. Bugünün Türkiyesi ve dünyası yüzyıllar öncesinden çok farklıdır. Kapitalizmin ve geleneksel kültürlerin kendini/dünyayı değiştirme serüveni, artık bambaşka ortamları, imkânları veya zorlukları inşa etmiş bulunuyor.
Artık geleneksel Cem ve Ocak içine sığmayan büyük ve karmaşık sorun alanları var ve bunlar kendine uygun yeni örgütlülük araçlarının inşasına hem yol açıyor, hem de kaçınılmaz kılıyor. Bu yeni dünyada geleneksel Alevi inanç ritüellerinde olduğu gibi, örgütsel-kurumsal araçların sayısı, biçimleri ve nitelikleri de çoğullaşıyor. Bir başka deyişle Alevi sosyolojisindeki çoğul harita daha da genişliyor, gelişiyor. Geleneksel kökleri ve ritüelleri yaşatma kaygısı, bu alanı sürekli yeni araçlarla beslerken, Alevi sosyolojisindeki dahili seslerin alanı da genişliyor.
Geçtiğimiz 4-5 Ekim günlerinde İstanbul’da Garip Dede Cemevinde gerçekleşen “Alevilerin Örgütlenme Manzarası: Sorunlar, İmkânlar Çözümler” başlıklı çalıştayın temel konusu bu manzarayı, muhatapların bulunduğu masalarda ve Alevi geleneğine uygun şekilde “cemal cemale” konuşmaktı. Dolayısıyla dahili Alevi seslerin görece birbirinden uzak örnekleri de bir ölçüde bu masalarda bir araya geldi. Kendini ifade etti, ötekini dinledi ve bundan sonra nasıl devam etmesi gerektiğine dair kapsamlı bir düşünme imkânı oluşturdu.
∗∗∗
Geleneksel Alevi sosyolojisinde çoğul niteliği ortadan kaldırmak ve yanıltıcı biçimde yüceltilen “tek ses” yaratma idealini onun yerine koymak, herhalde bu kadim kültüre karşı işlenmiş bir cinayet olurdu. Bu çoğulluk geleneğin diliyle “yol bir sürek bin bir” söylemine de çok uygundur. Ayrıca sosyolojik-politik başka pek çok deneyimde tanık olunduğu gibi dahili sesleri kısmak ve tek ses inşa etmek, aynı zamanda beyhude bir çabadır. Belli ki artık sistem de yüzyıllardır bu geleneğin bütün seslerini kısmak ya da yok etmek için harcadığı türlü mesainin bir işe yaramadığını görmüş bulunuyor.
Bununla birlikte bu çoğul dünyanın sesleri arasında ahenk yaratmak, müziğin diliyle sesleri akort etmek, hem mümkün hem de bugün için büyük bir toplumsal ihtiyaca denk düşüyor. Hem bu seslerin kendisi olarak varlığı, hem de kendi geleneğinin diğer sesleriyle ahenk içinde yaşayabildiği bir yeni siyasal-toplumsal dünya özlemini inşa ediyor. Alevilerin Örgütlenme Manzarası Çalıştayı’nda bu seslerin büyük bölümünün buluşma-karşılaşma biçimleri, bu ortak özleme işaret ve tanıklık etti.
Türkiye’de politika yapıcılar, hiç bir zaman bu ülkenin sosyolojisindeki çoğulluğu korumaya yönelik bir siyasal ortam ve bunu güvence altına alacak bir anayasal sistem kurmaya yönelmediler. Aksine bütün güçleriyle bu çoğulluğu yok etmeyi ya da tahayyül ettikleri sınırlar içinde tutmayı amaçladılar. Her şeye rağmen buna direnerek bugüne gelebilen Alevi sesler, kendi içinde bir ahenk-bütünlük kurmaya çalışırken, kendi dışındaki dünyaya da güçlü bir mesaj sunuyor aslında.