İnsan(lık) her kalkışmasında kapitalist Fak’lara yakalanıyor! Döngüyü kıracak aklın yokluğu hayli kaygı verici… “Zaman artık ileriye doğru değil ama geriye doğru bir devamlılığa işaret ederek insanları gerilemeye çağırır. Gelecek mevhumu askıya alınınca varoluş da ortadan kalkar, evren tekrar iki boyutlu haline geri getirilmiş olur.” Derinlik kayboldukça “anlam” da kaybolur ve insanın varoluşsal istenci, zamanın “geriye çağırıcı” buyruğuna uymuş olur.
Bu çağrı aynı zamanda kapitalist aklın bir durumdan bir başka duruma geçişine işaret eder: Fiziksel şiddetten- ruhsal ve zihinsel şiddetle geçiş… Bu geçişle işgal ve yağmalar dönemi büyük oranda kapanır. Sınıfsal ve ulusal tahakküme dayalı baskı ve sömürü biçimleri değişir. Ve evrim kulağımıza, tüm bunların yerini, doğrudan insan zihnine yönelen “tahakküm” biçimlerinin aldığını fısıldar ve “özgür akıl” için uyarır.
Dehşet bir denklemdir: Erk, önce toplumu “fikirsiz” bırakır. Sonra dejenerasyonla fikirleri “toplumsuz” bırakma yoluna gider. İlkinde fikirler doğranırken; ikincisinde toplumun, toplum olma vasıfları yok edilerek fikirler “toplumsuz” hale getirilir.
Tahakküm merkezleri bu denklem üzerinden bir adım daha atar: Bireysel-kamusal aklı yönetmekle kalmaz; talepleri ‘karşılar gibi’ görünerek toplumda yarattığı beklentiyi zamana yayarak kolektif direnci kırar.
Hedef bellidir: Pessimistizm ve sosyal pasifikasyon! Yarattıkları karamsarlık ve pasifikasyonla birey ve toplumu, düşünsel ruhsal yaratıcılıktan düşürerek yoğun olumsuzluk, karamsarlık, mutsuzluk, yoksunluk sendromu ortamında tutarlar. Zira kapitalist modernite ve ona dayalı yapıların sürdürülebilirliği, toplumsal güçlerin zihinsel boşalımı ve pasifikasyonu ile mümkün olabilir…

Kapitalizmin başarısı!
Politik güç ve bireylerin ortak amaca (demokrasi, özgürlük, sosyalizm) dönük kolektif bilinç ve çaba kaybı tarihsel ve güncel bağlamda kapitalist modernitenin başarı hanesine yazar. Güncel toplumun, “toplum olma” vasfını yitirmiş olması da… Tahrip gücü yüksek dejenerasyon (aşınma) da… “Özgür akıl”, “irade”, “iddia” “umut”, “kararlılık”, “iyimserlik”, “tahammül”, “hoşgörü” gibi özniteliklerin yitimi de…
Tüm bunlara, toplumdaki pesimist (karamsar) buhranın inanılmaz yayılışı ve bunun sonucu oluşan politik, sosyo-psikolojik sorunsallığı da eklemek gerekir.
Kapitalizm, neo-liberal açılımlarla restorasyonunu sağlarken; alternatifi sosyal güçler, ya sistemle bütünleşmiş ya da dogmatik, tutucu merkezlere dönüşmüştür. Sosyal güçlerin paradoksu da buradan başlar: Onlar dogmalarla yaşarlarken; kapitalizm, kendi öz niteliğini değiştirmez ancak evrim geçirerek çağa/döneme uyarlama becerisi gösterir. Kapitalist revizyon ve restorasyonun yarattığı “uyum becerisi”, baskın siyasal sistem ve akıl olarak da sürdürülebilir hale getirir. Buna karşın Erk dışı Yapıların değişen çağ ve zamanı doğru okuyamamaları, kapitalist modernite karşısında (özellikle de revizyonu ve restorasyonu karşısında) kendilerini sınıfta bırakır…

Politik yapıların ezen-ezilen çelişkisini düalist akıl ve klasik sınıf tanımları üzerinden okumaya devam ediyor oluşu bu handikabı besler. Özellikle de merkezi organlar dışında fikir üretmemeleri, zihinsel olarak Erki daha baskın hale getirir. Erk bununla da kalmaz; yarattığı yeni zihinsel sistemle, devrim ve değişim sorununu maniple ederek nesnel alandan- öznel alana taşır.
Bu alanda subjektif akıl yıkıcı özelliğiyle iktidar aracına dönüşür. Demokratik, sosyalist güçlerin, tekçi ve egemen akla tutum alma yerine çoğunlukla öykünüyor oluşları da toplumdaki politik, ruhsal karamsarlığın nedenlerinden bir diğerini oluşturur.

Yanıt bekleyen sorular?
Subjektif akıl ve zihinsel eyleminin iktidar aracına dönüştüğü bir dünyada doğru fikir yürütmek ya da üretmek olası mıdır? Birey dış özneden ve olaylar dizisinden etkilenmeden özgür karar ve tutum sahibi olabilir mi? “Aklın, tarihsel baskı altında bağımsız kuramsal işlevini unuttuğu (yitirdiği) ve çağdaş, ivedi gereksinimin uşağı olarak konumlandırıldığı” bir dünyada bu mümkün müdür?
Özellikle de hakim algı ve kültürün, “iki büyük karşıt sloganlardan birinin propagandasını yapsın ve -öldürücü yeni silahlar ve gazlar bularak -çatışmakta olduğu kardeşi ve toplumdaşının kökünü kazımak için araçları dizsin diye” birey ve toplumu koşulladığı şartlarda olası mıdır?
Devam edecek….
__________________________
Kaynakça:
Mahir Konuk, Nikos Kazancakis.
