Birinci bölüm: CHP içindeki perde arkası anlaşmalar, Kılıçdaroğlu’nun sessizliği ve komployla tasfiyesi… Devlet mi, parti mi? Bir Kemalist’in ikilemi...
2024 seçimler öncesinde bir siyasetçiyle birkaç gazeteci arkadaş sohbet ediyoruz. Daha doğrusu o seçim olasılıklarına ilişkin görüşlerini, yapılan görüşmeleri anlatıyor. Arada bizim görüşlerimizi, ön görülerimizi almak istiyor ama daha çok kendisi anlatmayı tercih ediyor.
Siyasetçi, CHP’nin etkili isimlerinden… CHP’yle birlikte devletin “etkili” kişilerinden biri veya kendine öyle rol biçmiş/biçilmiş…
Kılıçdaroğlu’na yakın gözüküyor. Ama kime yakın, kime uzak olduğu anlaşılmıyor… Öyle gözüküyor… Öyle gösteriyor.
14 Mayıs 2023 cumhurbaşkanlığı seçimleri çerçevesinde, AKP cephesi (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan) ve CHP arasındaki süren pazarlıklardan bahsediyor. Pazarlık konusu olan konu; cumhurbaşkanlığı seçimleri ve gelecek döneme ilişkin planlamalar… Buna göre;
- Seçimlerde Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı -az bir farkla da olsa- yeniden seçilecek. Böylece halk CHP’ye olan (muhalefete) inancını yitirmeyecek…
- (Bu seçim sonuçlarına göre Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanlığından mecburen ayrılacak veya yapılacak çalışmalarla düşürülecek…)
- Seçimden iki yıl geçtikten sonra ara seçim yapılacak ve Recep Tayyip Erdoğan (normal anayasaya göre bir kez daha aday gösterilemeyeceğinden) yeniden cumhurbaşkanı seçilecek…
- Ara seçimde parlamento çoğunluğu CHP’ye veya temsil ettiği ittifaka verilecek ve kademeli olarak parlamenter sisteme geçilecek…
- Bir sonraki dönem CHP’den aday cumhurbaşkanı olacak, ancak AKP veya Recep Tayyip Erdoğan’la uğraşılmayacak…
Tiyatronun senaryo özeti bu!

Bu yönlü birkaç görüşmenin olduğunu vurguluyor ve anlaşılamadığından, görüşmelerin sürdüğünden bahsediyordu…
Bu görüşmelerden Kemal Kılıçdaroğlu’nun bilgisi var mı, bilinmiyor.
O günden sonra bu konu üzerinde yazmayı çok düşündüm. Yazmakla yazmamak arasında gidip geldim. Açıkçası bana biraz afaki gelmişti. Ancak gördüm ki, seçim ve sonrasında gelişen olaylar; özellikle CHP’den Kemal Kılıçdaroğlu’nun etkisizleştirilmesinden sonra bu anlaşma uygulanıyor. Bu anlaşma sanıyorum günümüzde Anayasa tartışmalarıyla yeni bir boyuta geçti.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun tasfiyesi; kazanılan seçimin bireysel hırs uğruna verilmesi…
Anlaşılan o ki, Kemal Kılıçdaroğlu böyle bir anlaşmanın içinde ya yer almadı. Zaten böyle bir anlaşmaya yatkın biri değil. Rant hırsı yok. Hala geleneksel, idealist! Her ne kadar ulus devlet kavramının bir anlamı kalmamışsa da hala “ulusal kurtuluşçu!” Hala, daha “milli!” Bu nedenle de gelecek planları içinde yer verilmedi ve tasfiye edildi.
Ama ranta her zaman önem veren bir kesim bulunur. Bunun çokça örneğini hem genel seçimlerde hem de yerel seçimler ve sonrasında gördük, tanık olduk…
Yani, seçimi kaybettiğinde “havaya sıçramalar, birbirine sarılmaların” tek nedeni CHP’nin 14 yıl başında kalmış Genel Başkanı’nın yenilgisi değildi. Bu anlaşma ve elde edilecek rantın ve mevkilerin sevinciydi. Çünkü Kılıçdaroğlu da o havaya sıçrayanlara, sevinç çığlıkları atanlara her türlü imkanı tanımıştı…

Komplo ile tasfiye edildi.
Birçok kesim, seçimlerin sonuçlarını hala tartışıyor. Kılıçdaroğlu’nun en yakın arkadaşları onun tasfiyesi için çabaladılar. Başardılar da… O’nu yalnızlaştırdılar…
O da gerçekleri biliyor, ama söyleyemiyor. Yüksek sesle dile getiremiyor. Etrafında bu durumu kabul etmeyip konuşmak isteyenleri de susturuyor. Haklı, son yılların CHP’si, Özgür Özel, Ali Mahir Başarır dahil, bir anlamda O’nun eseri!
Dolayısıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu komplonun ve anlaşmanın farkında olmadığını düşünmüyorum. Sadece biraz kafası karışık. Bir yandan gerçekler, öte yandan CHP’nin; “partinin” çıkarları…Tabi bir de “şimdi seçilmedi diye, seçilenleri karalıyor” diyecekler kaygısı…
Kılıçdaroğlu’nun tavrı; “devlet kaygısı!”
Kılıçdaroğlu’nda “devlet kaygısı!” büyük! Kendinden, ailesinden, her şeyden daha büyük! O gerçek bir Kemalist! Kılıçdaroğlu ve onun tanımladığı CHP kendisini devletin sahibi, kurucusu, koruyucusu olarak görüyor. O yüzden kendine yapılanları düşündüğünü sanmıyorum. O’nu bağlayan şeyin kendisinin de ifade ettiği gibi, “Devlet tehlikede ise, kurtarmak yine en başta Cumhuriyet Halk Partisi’nin görevidir” yaklaşımından kaynaklıdır.
Susuyor. Açık konuşamıyor. Ikınarak konuşuyor… Kaygılar çok!
İkinci bölümde “Kareli Ceketin sırrı” ile Özgür Özel ve CHP cephesindeki gelişmeleri anlatmaya çalışacağız.