Cihan Söylemez

Tarih ve Hukuk: Geçmişle Yüzleşmenin Bir Aracı Olarak Hozat’ta Gerçekleşen Bir Toplu Katliam Davasının Öyküsü

featured

Her şey 10 Haziran 2016 tarihinde Hozat Cumhuriyet Başsavcılığına verilen üç sayfalık bir talep dilekçesi ile başladı;
“14 Ağustos 1938 tarihinde Tunceli ili Hozat ilçesi yeni ismi Karabakır eski ismi Bargini olan köyün Seke Sure mezrasında katledilen aşağıda isimleri ve yaşları yazılı olan şahıslara ait olduğu düşünülen toplu mezarın adli tıp uzmanları eşliğinde açılmasını, DNA tespitlerinin ve ölüm nedenlerinin tespitinin sağlanmasını.”
Katledilenler;
1 ) Turabi Baran
2 ) Sari Baran – 1885 doğumlu (Turabi’nin hanımı ve yine birlikte katledildiği Hasan Canan’ın kız kardeşi)
3 ) Aziz Baran- 1899 doğumlu (Turabi’nin oğlu)
4 ) Mahmut Baran -1915 doğumlu (Turabi’nin oğlu)
5 ) Ali Baran-1905 doğumlu (Turabi’nin oğlu)
6 ) İbrahim Baran– 1925 doğumlu (Turabi’nin oğlu)
7 ) Fatma Baran– 1897 doğumlu (Aziz’in Hanımı)
8 ) Halil Baran– 1925 doğumlu (Aziz’in oğlu)
9 ) Ali Baran -1930 doğumlu (Aziz’in oğlu)
10 ) Hece Canan (Turabi’nin halası, katledilen Hasan ve Sarı’nın annesi)
11 ) Hasan Canan -1894 doğumlu
12 ) Gülsüm Canan – 1894 doğumlu (Hasan Canan’ın Hanımı)
13 ) Dertli – 1913 Doğumlu (Hasan Canan’ın oğlu)
14 ) Hıdır – 1928 Doğumlu (Hasan Canan’ın oğlu)
15 ) Ahmet – 1930 Doğumlu (Hasan Canan’ın oğlu)
16 ) İsmihan -1937 doğumlu (Hasan Canan’ın kızı)
17 ) Kevher Gare – 1923 doğumlu (Hasan Canan’ın kızı)
18 ) Besime – 1931 doğumlu (Hasan Canan’ın kızı)
19 ) Sultan – 1934 doğumlu (Hasan Canan’ın kızı)
20 ) Zeynep – (Dertli’nin hanımı)
21 ) Feremuz – (Dertli’nin oğlu)

Yukarıda isimleri ve doğum yılları belirtilerek verilen dilekçeden sadece dokuz gün sonra 19 Haziran 2014 tarihinde “suça konu eylemin zamanaşımına uğradığı” gerekçesiyle “Kovuşturmaya Yer Olmadığına İlişkin Karar” verildi. Bu karar karşı başvurucu aile adına yapmış olduğumuz itiraz sonucunda, talebimiz kabul edilerek Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 11 Temmuz 2014 tarihinde Adli Soruşturmaya Devam Edilmesi yönünde oy çokluğu (Mahkeme Başkanı ve bir üye lehte, bir üye aleyhte oy kullandı) ile bir karar alınmış oldu.

Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı tarafından oy çokluğu ile başvurucu ailelerin talebine yönelik olarak verilen karar, gerek Dersim 1937-38’de ki toplu mezar yerleri ile ilgili gerekse de yakın dönemde ki toplu mezar iddialarının intikal etmiş savcılık soruşturmaları açısından hukukun tarihle yüzleşmeye aracılığı üzerine pozitif bazı İLK’ler barındırıyordu.

Karar içeriğinde ki, bu İLK’ler;

1 ) Toplu mezar iddialarında “zaman aşımına” ancak adli ve bilimsel incelemeler sonrasında karar verilebileceği, Adli Tıp Uzmanları tarafından toplu mezarda bir inceleme yapılmadan verilecek kararın hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin hem de ulusal ve uluslararası insancıl hukuk kurallarının ihlali anlamına geleceği, bu nedenle başvurucu ailelerin temel insani haklarına savcılığın vermiş olduğu takipsizlik kararı ile ihlal edilmiş olduğunu,
2 ) Seke Sure Mezrasında ki toplu mezarın açılıp, kemiklerin insan kemiği olup olmadığı, insan kemiği ise yaş, cinsiyet profillerinin tespitinin sağlanmasını,
3 ) Toplu Mezarda ki kemiklerin insan kemiği olduğunun tespiti sonrasında ölüm nedenlerinin araştırılmasını
4 ) Başvurucu ailelerden DNA örnekleri alınarak, toplu mezardan çıkan DNA örnekleriyle mukayese edilip, aidiyet halinde kemiklerin aileye verilmesinin sağlanmasını içeriyordu.
Ne var ki hukuk tarihimizin tarihle yüzleşme ve demokratikleşme açısından son derece önemli olan bu karar sonrası, Hozat Cumhuriyet Başsavcılığınca 26 Eylül 2014 tarihinde yeniden “Kovuşturmaya Yer Olmadığına İlişkin Karar” verildi.
Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı, 26 Eylül 2014 tarihli İkinci “ Kovuşturmaya Yer Olmadığına İlişkin Karar”;

  • Seke Sure Mezrasında toplu mezarın olduğu yerin yer yüzeyinde Jandarma Kolluk Birimlerince keşif yapıldığı
  • Yapılan bu keşifte yer yüzeyinde “insan kemiklerine rastlanmadığına” ilişkin rapor bulunduğu.
  • Dolayısıyla toplu mezar vakasının soruşturmaya konu olayda olmadığı kanaatine varıldığını içeriyordu.
    Hozat Cumhuriyet Başsavcılığının bilimsel ve hukuki olmayan, aileden ve ailenin avukatı olarak tarafımızdan habersiz bir şekilde yapılan Jandarma Keşfi ve Keşif Raporuna istinaden vermiş olduğu bu karara karşı da Tunceli Sulh Ceza Hakimliğine itirazda bulunduk.
    Tunceli Sulh Ceza Hakimliği tarafından itirazımızın incelenmesi sonucunda, 24 Kasım 2014 tarihinde başvurucu Hüseyin Baran, Cihan Baran ve Celal Baran adlarına yapılan itiraz kabul edildi ve Hozat Cumhuriyet Başsavcılığının ikinci hukuksuz kararı da bozulmuş oldu.
    Tunceli Sulh Ceza Hakimliğinin kararı da aynen Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı kararında olduğu gibi tarihle yüzleşme ve demokratikleşme adına pozitif anlamda İLK’leri barındırıyordu.
    Tunceli Sulh Ceza Hakimliği, 1937-38 Dersim Katliamı ve Toplu Mezar durumu ile önüne gelen dosyaya ilişkin verdiği kararda;
    1 ) Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi kararının, Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından uygulanmadığını,
    2 ) Toplu Mezar bölgesinde cenazelerin bulunması için daha kapsamlı bir kazı ve araştırma yapılması gerektiğini,
    3 ) Etkin Soruşturma yapılmadığı için dosyada somut olarak bir hak ihlalinin olduğunu, bu bağlamda Savcılık Makamının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Yaşam Hakkı Başlıklı 2. Maddesini ve İşkence yasağı başlıklı 3. maddesini göz ardı etmemesi gerektiğini,
    4 ) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire olarak 18.09.2009 tarihinde “Varnava ve Diğerleri/Türkiye” başlıklı davasında vermiş olduğu kararın, emsal olarak Türkiye’de ki benzer davalarından biri olan Seke Sure Toplu Mezarının açılmasına ilişkin Savcılık Soruşturmasında da bağlayıcı olduğunu belirtmiştir.
    Peki, Tunceli Sulh Ceza Mahkemesinin kararında belirtmiş olduğu 16064/90 sayılı, 18.09.2009 tarihli Varnova ve Diğerleri Davası neye ilişkindi?

Varnova ve Diğerleri Davası; Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Kıbrıs’ta kaybolan ve akıbetleri hakkında bilgi alınmayan 15 Rum’un, aileleri tarafından Türkiye makamlarına yapılan başvuruların sonuçsuz kalması üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye’nin “Etkin Soruşturma, Yaşam Hakkı, İşkence Yasağı” başlıklarında mahkum edildiği bir davaydı.
Tunceli Sulh Ceza Hakimliği kararında, AİHM Büyük Dairenin Kıbrıs Varnova Ve Diğerleri davasıyla, Seke Sure Davası arasında hak ihlalleri açısından benzerlikler olduğuna hükmetti ve AİHM’in emsal kararı doğrultusunda Seke Sure’de ki toplu mezarın açılmasına hükmetti.

Bu ne anlama geliyordu? Bu hukuksal kazanım, Türkiye’de Seke Sure örneğinde yaşanılacak /yaşanılabilecek hukuksuz savcılık ve mahkeme kararlarına karşı sadece Türkiye’nin Ulusal Hukukun tanıdığı değil Uluslararası Hukukun da tanıdığı koruyucu bir zırhın mağdur ailelere mağdur başvuruculara ve müştekilere giydirilmesi anlamına geliyordu. Böylece Seke Sure davası sadece yerel-lokal bir dava olmaktan çıkmış, gerekçeleri AİHM Emsal kararlarıyla ve AİHS hükümleri ile korunan Türkiye’nin “Pilot Dava” olmasına neden olmuştur.

Tunceli Sulh Ceza Hakimliğinin Hukuk Tarihi açısından devrim niteliğinde ki kararı sonrası 14 Nisan 2015 ve 15 Nisan 2015 tarihlerinde Türkiye’de yine bir ilk olan Uluslararası Minesotta Protokolü Hükümleri doğrultusunda,

  • Başvurucu Ailelerin avukatı olarak şahsım Avukat Cihan SÖYLEMEZ
  • Hozat Cumhuriyet Başsavcısı Hasan TOY
  • Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ümit BİÇER ve asistanı Dr. Semih YILDIRIM, mağdur ailelerin bağımsız bilirkişisi olarak
  • Malatya Adli Tıp Kurum Başkanlığından Adli Tıp Uzmanı Semih PETEKKAYA
  • Malatya İnönü Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğr. Gör. Dr. Nusret AYAZ
  • Bitlis Eren Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Adli Bilimler Uzmanı, Arkeolog ve Antropolog Yard. Doç. Dr. Atiye Bahar MERGEN’in katılımıyla toplu mezarın açıldı.
    İki gün süren kazı çalışması sonucunda toplu mezardan çok sayıda insan kemikleri, insan kafatasları ortaya çıktı. Yine toplu mezar içinde bulunan çok sayıda boş mermi çekirdeği, katledilen insanların takıları, cep aynıları ve muhtarlık mührü de savcılık kayıtlarına geçirildi.
    İki günlük toplu mezar kazısı sonra, toplu mezardan çıkartılan tüm insan kemikler, toprak numuneleri ve mermi çekirdekleri İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderildi.
    İstanbul Adli Tıp Kurumu, Seke Sure’de ki toplu mezardan çıkan insan kemikleriyle ilgili çalışmasını 1 Şubat 2016 tarihli raporuyla tamamladı. Dersim Katliamı Toplu Mezarına ilişkin bu ilk Adli Tıp Raporunda;
    1 ) Bir kafatasının 14 yaşında ki bir çocuğa ait olduğu
    2 ) Bir kafatasının 10 yaş civarında bir çocuğa ait olduğu
    3 ) Bir kafatasının erişkin erkek bir şahsa ait olduğu
    4 ) Bir kafatasının 6-7 yaş civarında bir çocuğa ait olduğu
    5 ) Bir kafatasının yine 6-7 yaş civarında bir çocuğa ait olduğu
    6 ) Bir kafatasının 9-10 yaş arası civarında bir çocuğa ait olduğu
    7 ) Bir kafatasının 13-14 yaş arası civarında bir çocuğa ait olduğu
    8 ) Bir kafatasının 4-5 yaş civarında bir çocuğa ait olduğu
    9 ) En az 11 farklı kafatasının tespit edilmiş olduğu
    10 ) 9.35 g ağırlığında, 7.9 mm çapta mermi çekirdeğinin
    11 ) 9.14 g ağırlığında 8 mm çapta mermi çekirdeğinin
    12 ) 5.67 cm uzunlukta mermi kovanını askeri mühimmatın mezarda bulunduğu
    13 ) Ölüm zamanlarının 50 seneden fazla olduğu belirtildi.
    Peki bu sonuçlar ne anlama geliyor?
    1 ) Toplu mezarda ölenlerin 7’sinin kesin olarak çocuk olduğunun Adli Tıp Raporuyla ortaya konması Dersim’de bir İsyanın değil bir katliamın olduğunun en bariz adli-hukuki-bilimsel delili olarak karşımıza çıkıyor.
    2 ) Toplu Mezardan çıkan mermi çekirdekleri ve kovanları, ölüm nedenlerinin doğal yollardan olmadıklarını ve ortada bir katliamın olduğuna işaret ediyor.
    3 ) 7’si çocuk 4’ü erişkin olmak üzere toplamda 11 kafatasının Adli Tıp Raporunda belirtilmiş olması, Seke Sure mezrasında ikinci bir toplu mezar noktası olduğuna işaret ediyor.
    İstanbul Adli Tıp Kurumunun incelemeleri ve raporu neticesinde, Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından toplu mezardan çıkan insan kemikleri ve şahsi eşyalar başvurucu aileye iade edildi.
    4 Mayıs 2016 tarihinde de Alevi inancı cenaze ritüellerine göre düzenlenen erkan sonrası, 7’si çocuk 4’ü erişkin 11 insana ait kemikler kefenlenerek tek bir tabuta kondular, ağıtlar ve dualar eşliğinde katledildikleri Tunceli ili Hozat İlçesi Bargini-Karabakır köyü Seke Süre mezrasında defnedildiler.

Sonuç

Seke Süreci soruşturmasının/davasının üzerinden geçen 3 sene zarfında yaşanılan hukuk mücadelesi ve elde edilen hukuksal kazanımlar sayesinde 1937-38 Dersim’de isyanın değil , katliamın olduğu Adli Tıp Raporlarından çıkan Bilimsel Sonuçlarla ortaya konmuş ve pek çok toplu mezar davasının açılmasının yolunu da açarak tarihle yüzleşme ve demokratikleşme başlığı altında politikacıların soyut demeçleri dışında yol alınmıştır ve alınmaya da devam edecektir.

Nitekim Seke Sure Toplu Mezarının açılmasını sağlayan hukuki süreç ve hukuksal kazanımlar sonrasında, Tunceli ili Nazımiye İlçesi Dallıbahçe Köyü Awlosan Deresinde Hüseyin AKGÜN’ün akrabalarına ait toplu mezarın açılması içinde 2016 yılı içinde Tunceli Sulh Ceza Hakimliği tarafından karar verildi ve Nazımiye Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2017 yılı sonbahar aylarında toplu mezarın açılması beklenildiğini de belirtmiş olalım.

Hukuk, Türkiye’de Devlet aygıtını ve toplumu “tarihle yüzleşmenin ve yüzleştirmenin” önemli bir aracı olarak Türkiye’nin demokratikleşme serüveninin ve azminin temel taşını oluşturmaktadır. Hukuk, kimi zaman parlamentoda siyasi iradenin sonucu ile kimi zaman da mahkeme kararlarıyla, Türkiye’de demokratikleşmeye katkı sunduğu gibi, bazen de meclis, hükümet ve mahkeme kararlarıyla askıya alınabilir ve ülkenin demokrasi kültürünü felç de edebilir. Seke Sure Davası Sürecinde yukarıda ifade edilenler ve pozitif hukuki gelişmeler de tarihle yüzleşmenin demokrasi ve insan haklarıyla ne kadar sımsıkı bir bağ olduğunu gözler önüne seriyor.

Bugün Seke Sure Soruşturması Süreci henüz bitmemiştir. Çünkü Seke Sure’de gün yüzüne çıkmayı bekleyen ikinci bir toplu mezar bulunmaktadır. Diğer bir yandan hayatta olan maktul yakınlarıyla, maktullerin DNA örneklerinin uyuşması problemi de birinci dereceden yakınların vefatları nedenleriyle varlığını korumaktadır. Ve 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana askıya alınan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tekrardan yürürlüğe girerse – ki bu KHK Rejiminin sona erdiği anlamına gelir bir bakıma- Seke Sure dahil pek çok soruşturmada daha fazla müspet yol alınabileceğini ifade ederek bu davanın hikayesini şimdilik bu şekilde noktalıyorum.

(Hozat Kitabı, makele yazarı Av. Cihan SÖYLEMEZ ,Derleyenler Prof. Dr. Şükrü Aslan, Prof. Dr. Zeliha Zepkon/ Ütopya Yayınları)
Tarih ve Hukuk: Geçmişle Yüzleşmenin Bir Aracı Olarak Hozat’ta Gerçekleşen Bir Toplu Katliam Davasının Öyküsü

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Munzur Press ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!