Halk müziğinin değerli sanatçılarından Taylan Özgür Ölmez, özgün sesi ve güçlü yorumculuğuyla müzikseverlerin gönlünde özel yer edinmiş bir isim. Özgür Ölmez ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, müzik kariyerinden, kişisel deneyimlerine ve gelecekteki projelerine kadar pek çok konuya değindik.
Taylan Özgür Ölmez, şöhretin değil, yapılan icraatın önemine dikkat çekti. Ölmez” Şöhret olup olmamak mesele değil, önemli olan ne kadar üretken olabildiğin ne kadar hizmet edebildiğindir. Daha doğrusu, halkına hizmet etmektir. Bu halkın çok güzel bir kültürü var ve o zengin kültürü hem var edip hem de yarının çocuklarına anlatabilmek bana düşen görevdir” dedi.
Türkücülüğe başlama yıllarına değinen Ölmez, müziğe başlama hikayesini şu ifadelerle aktardı: “Babam doksanlı yıllarda bir türkü bar açmıştı. Oradaki sahne kurulduktan sonra her gün birileri çıkıp söylerdi. Ben de sabahları dükkâna temizliğe gidiyordum. Temizlik bittikten sonra, öğlen saatlerinde mikrofonu açıp, aklıma ne geliyorsa söylerdim. O zamanlar Şivan Perwer çok dinlerdim; Halepçe’yi söylerdim. Mekânın önüne dolardı insanlar. İstiklal’e çok yakın bir bölümde olduğu için sesi duyan gelirdi, bir süre kalırdı orada. Sokak müziği yapıyormuşum gibi hissediyordum kendimi ve “devam et, devam et” diye teşvik edenler oluyordu. ‘Ne güzel, müşteri de geliyor’ diyordum. Sonra bu benim hoşuma gitmeye başladı. Çevremden duyduklarım beni daha da teşvik etti, ben de ‘Daha sarılayım’ dedim. Sonra bağlama kursuna başladım, Aksaray’da. O zamanlar bağlamayla biraz haşır neşir oluyordum, işte o yıllarda, 1994 falan, 17 yaşındayken ortaokuldan bir arkadaşımla tesadüfen karşılaştım. ‘Ne yapıyorsun?’ dedim, ‘Oğlum, ben Marmara Üniversitesi gitar bölümündeyim, konservatuar kazandım’ dedi. ‘Ya benim de sesim güzel’ dedim. Sonra bir grup kurduk. Grup Özgür Deniz. Bu şekilde ilk adımı attım.”
DEDEM MÜZİĞE ZAMAN AYIRAN BİR ÇİFTÇİYDİ
Türkülerle büyüdüğünü ve ailesinde türkülerin önemli bir yer tuttuğunu dile getiren Ölmez, “Ben dedemle büyüdüm, türküleri dedemden öğrendim. Dedem köy yerinde bağlamasını kendi imkanlarıyla yapan biriydi, müziğe zaman ayıran bir çiftçiydi. Rahmetli dedem Abbas, deyişleri özellikle Arif Sağ’ın, Musa Eroğlu’nun bağlamasını, Muhlis Akarsu’nun sesini çok severdi. Ben ve benden sonra kardeşim türkülerle daha çok ilgilendik ve sevdik. Ömrümüz yettiğince de söylemeye devam edeceğiz” ifadeleriyle anlattı.
AĞITLAR VE YAS TUTMALARLA BÜYÜDÜM
Çocukluk yıllarını Dersim’de geçiren sanatçı, “Ben o dönemin yas tutmalarıyla büyüdüm. Dedem günde 5 vakit namaz kılar gibi ağlardı, kaybettikleri için. O dönem her evden bir ağıt yükselirdi. Bu kadar güzel insanların ardından bu kadar uzun süre ağıt yapan kadınlar vardı” dedi.
Büyüdüğü bölgenin kültürünü ve Kürt müziği hakkında konuşan sanatçı, “Aslında ben bir Zaza çocuğuyum ama anadilimi öğrenemedim. Kulağımda anladığım şeyler var ama konuşmaya gelince maalesef… Belki bir gün onu da öğrenebilirim. Elimden geldiğince bu dili öğrenmeye çalışıyorum. Uluslararası arenada halklar tarafından çok sevildiğini görüyorum. Şivan Perwer dinlemeye başladım, Kürt müziğini tanımaya başladım. O zaman, uzun bir süre tüm albümlerini aldım, dinledim. Kürtçe bilmememe rağmen bölgemizin özgün müziğini sevdim. Bizim dönemimizde Grup Yorum vardı, onların müzikleri bizi etkilerdi.” dedi.
Kardeşi ünlü oyuncu Taner Ölmez hakkında da konuşan Taylan Özgür Ölmez, “Emeğim varsa, bu benim için gurur verici. Taner’in yeteneğini 16 yaşındayken fark etmiştim. O sanatta yürüyebileceğini gördüm. Ben oyunculuk kursuna başladığımda, birlikte ders aldık, aynı sınıftaydık. Yaklaşık 6 ay boyunca eğitim aldık. O, idealist olarak tiyatroya da ilgi duyup akademik olarak devam etmek istedi. Mesleğiyle ilgili hep doğru kararlar aldı. Şu an kariyerinde geldiği yer, yaptıkları çok hoşuma gidiyor. Sevmediği hiçbir şeyi yapmaz, o yüzden hayranları tarafından bu kadar sevilmesinin sebebi de bu. Kardeşim çok yetenekli, onu çok seviyorum” dedi.
Beraber çalışma istekleri ve planlarından bahseden abi Ölmez, “Onunla hep bir dirsek temasında olduk. Abi kardeş olarak bu hep böyle devam edecek. Müzikal çalışmalar yapıyoruz, ilerde bir müzikal de düşünüyoruz. Taner’in dileği bu yönde, ama henüz gerçekleştiremedik. Umuyorum ki bu projeyi gerçekleştireceğiz. Taner, bana ‘Yaz’ diyor. Belki bir gün ben yazacağım, bilmiyorum” dedi.
Yayınlanan türküsünün detaylarını şu şekilde özetledi: “28 Ekim’de Ahmet Kaya’nın doğum gününde, Gülten Kaya ile yaptığımız projede çok güzel bir Ahmet Kaya şarkısını seslendireceğiz. Abi kardeş olarak bu eseri ona hediye edeceğiz.”
Uzun yıllardır mekanlarda türkü söyleyen sanatçı, mesleğinin zorluklarından da bahsetti: “Bir mafya babası, ‘Sarı Gelin’i her geldiğimde okuyacaksın, sonra ‘Etek Sarı’yı bağlayacaksın, onun peşine de ‘Nemrut’un Kızı’nı okuyacaksın’ diye direktif veriyordu. Her gittiğim yerde bir tane ağır abi bana bu tarz direktifleri veriyordu. Egoları olan insanların direktifleri beni bu işten soğutuyor. Egodan uzak durmaya çalıştım hep, kibirli insanlardan da…”
Gelecek projeler hakkında ise, “Elektronik müzikle ilgili bir türkü projesi düşünüyoruz. Cenk Erdoğan’la bir görüşmemiz oldu, belki bir oluşum yapabiliriz. Erdal Erzincan da neden olmasın dedi. Ancak şu yoğunlukların geçmesini bekliyorum. Önemli müzisyenlerle bir araya gelip güzel bir proje yapmak istiyorum. En kısa zamanda netice alıp sizlerle paylaşacağız” dedi.