TÜİK, Marmara Üniversitesi ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı iş birliğiyle hazırlanan “Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet Araştırması 2024” sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı. Araştırmayla, 10 yıl sonra devlet destekli ilk kapsamlı kadınlara yönelik şiddet araştırması gerçekleştirilmiş oldu. (AA)
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, saha çalışmalarına 18 Kasım 2024 – 31 Ocak 2025 tarihlerinde başlandığını ve Türkiye genelinde 18.275 kadınla yüz yüze görüşme yapıldığını bildirdi. (AA)
Bakan Göktaş, araştırmanın sadece klasik şiddet biçimlerini değil, daha önce yeterince ele alınmamış dijital şiddet ve ısrarlı takip gibi şiddet türlerini de kapsadığını belirtirken, “veri odaklı politikalar geliştirilmesine katkı sağlayacak” ifadelerini kullandı. (AA)
Temel Bulgular: Hangi Şiddet Türleri Ne Oranda?
Araştırmanın ana sonuçları şöyle:
Şiddet Türü | Yaşam Boyu Etki | Son 1 Yılda Görülme Oranı* |
Psikolojik şiddet | %28,2 | %11,6 |
Ekonomik şiddet | %18,3 | %3,2 |
Fiziksel şiddet | %12,8 | %2,6 |
Dijital şiddet | — | %3,7 |
Israrlı takip | — | %3,1 |
Cinsel şiddet | — | %0,9 |
* Veriler, kadınların “son bir yıl içerisinde” maruz kaldığı şiddet türlerini gösteriyor.(AA)
- Evli kadınlarda psikolojik şiddet %26,4, ekonomik şiddet %19,9, fiziksel şiddet %11,6 olarak saptanmış. (AA)
- Boşanmış kadınların geçmişlerinde psikolojik (%62,1), ekonomik (%42,5) ve fiziksel (%41,5) şiddet görme oranları oldukça yüksek. (AA)
- Hiç evlenmemiş kadınların %25,7’si psikolojik şiddet, %14,2’si dijital şiddet, %13,4’ü ise ısrarlı takip ile karşılaşmış durumda.
Eğitim Düzeyi ve Şiddet İlişkisi
Araştırmada ilginç biçimde eğitim düzeyi ile maruz kalınan şiddet biçimleri arasında anlamlı bağlantılar gözlenmiş:
- Hiç okul bitirmeyen kadınlar, ekonomik şiddete en çok maruz kalan grup: %31,8
- Yükseköğretim mezunları arasında ekonomik şiddete uğrama oranı %8,9 ile en düşük seviyede
- Israrlı takibe uğrayan kadınların %39,6’sı “tanımadığı biri”, %32,1’i eski eşi ya da birlikte olduğu kişi tarafından takip edilmiş (AA)

Eleştiriler, Verilerin Sınırları ve “Görünmeyen” Şiddet
Kadın hakları savunucuları ve sivil toplum kuruluşları, raporu kısmen olumlu karşılasa da bazı eksiklikler üzerinde duruyor:
- Avukat Hülya Gülbahar, sosyal medya üzerinden rapordaki rakamların gerçeği tam olarak yansıtmadığını savunarak, “Rakamlar asla güvenilir değil” değerlendirmesinde bulundu.
- Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF), Eylül ayında 27 kadın’ın öldürüldüğünü, yılın ilk 9 ayında ise total 290 kadın cinayeti yaşandığını açıkladı. (Medyascope-AA)
- TKDF istatistiklerine göre, öldürülen kadınların 147’si ateşli silahla, 56’sı kesici aletle, 14’ü boğularak hayatını kaybetmiş; 184 kadın aile içinde öldürülmüş durumda. (AA)
- Raporda verilerle ortaya konan cinayetler, kayıtlara geçmiş olaylarla sınırlı; “görünmeyen şiddet”, bildirilmemiş olaylar, şüpheli ölümler gibi kategoriler tam kapsamıyla yansıtılamayabilir.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine bakıldığında:
- 2025 Mayıs ayında 21 kadın cinayetle öldürülmüş, 20 kadın şüpheli ölümle kayıtlara geçmiş durumda. (kadincinayetleriniarastiracagiz.net)
- 2025 yılının ilk 6 ayında 136 kadın cinayete kurban gitmiş, 145 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetmiş olarak raporlanmış durumda. kadincinayetlerinidurduracagiz.net
- Ayrıca 2025’in ilk 6 ayında toplam 336 kadın cinayeti, 145 şüpheli kadın ölümü ile birlikte toplamda 481 ölümle sonuçlandığı belirtilmiş. Gazete Oksijen
Bu veriler, resmi araştırma sonuçları ile sivil toplum verileri arasında fark olabileceğini gösteriyor.
Değerlendirme ve Tartışma
- Yeni şiddet biçimlerine dair veri eksikliği tamamlanıyor: Bu çalışma, bugüne kadar kamusal verilerde yeterince yer almayan dijital şiddet ve ısrarlı takip gibi konuları bilimsel olarak kayıt altına alması açısından öncü bir adım niteliği taşıyor.
- Eğitim, gelir düzeyi, medeni durum gibi faktörler önemli değişkenler: Araştırma, şiddet maruziyetini etkileyen sosyo-demografik dinamiklere dikkat çekiyor.
- Resmi veriler ve STK verileri arasındaki uçurum: Sivil toplum kuruluşlarının açıkladığı cinayet sayıları ile resmi raporların kapsadığı veri çerçevesi arasında fark bulunuyor. Bu fark, “görünmeyen vakalar”, eksik bildirimler, hatta eksik soru seçkisi ya da metodolojik sınırlamalardan kaynaklanabilir.
- Veriye dayalı politika gereksinimi: Bakanlığın “veri odaklı politikalar” söylemi önemli olsa da, somut adımların izlenmesi, uygulamaların izlenmesi ve topluma şeffaflığı artıracak mekanizmalar oluşturulması gerekiyor.
- Yerel bağlamın önemine vurgu: Türkiye genel verileri anlamlıdır, ancak her ilin, her bölgenin sorunun farklı boyutları olabilir. Örneğin kırsal bölgelerde dijital erişim, toplumsal baskı, geleneksel anlayış gibi farklı etkenler şiddeti şekillendirebilir.