AKP Sözcüsü Ömer Çelik konuştu: “Suriye’de ademi merkeziyetçilik terör devletçiliğidir.”
Hayda!
“Terör örgütü” tanımından “terör devletçiliği”ne! Harika bir gelişme; harika bir yol alma! Daha ne olsun?!
* * *
Hangi kavram, tanım ya da ifade olursa olsun, bir ihtiyaç olarak toplum hayatına girdiğinde anında manipüle edilir, aşındırılıp kirletilir.
N’olur yapmayın!
“Ademi merkeziyetçilik” nedir? Önce bunu bilin: Merkezi devlet ile yerel yönetimler arasında yetki dağılımıdır. Bir tür eşgüdümdür. Daha hızlı karar almak, inisiyatif alıp çözüm kapasitesini arttırmak anlamına gelir. Merkezi devlete/sisteme bağlı, yerelde inisiyatif almak demektir.
Her anlama gelir, bir tek “terör devletçiliği” anlamına gelmez.
* * *
Anlaşılan bunlar “Üniter Devlet” içinde bile Kürtlere ya da diğer tüm ötekilere inisiyatif tanımayan hatta soluk aldırmayan otoriter bir yapı peşindeler.
Olabilir mi?
Muktedirler için bu mümkün. Merkezi otoriter yapılar için “güç” büyülü bir şey zaten. “Her derde deva”!
Ancak öyle bir dünya yok!
İnsanlık çok yol aldı.
Sahne değişti!
Bölen, ayrıştıran, parçalayan değil, halkları ve farklı kimlikleri değişen sahneye taşıyıp alkışlatan bir Kürt gerçeği var.
Kürt sorunu artık “varlık meselesi” değil, “özgür yaşam” meselesidir.
“Atı alan Üsküdar’ı geçti…”
Hayır ama Kürtler böyle bir cümle kurmayacak! “Atı alan Üsküdarı geçti” demeyecek. Çünkü ağır sorumlulukları var: Mazluma ve mağdura karşı sorumluluğu var. Tarih ve zamana karşı sorumluluğu var. Bir o kadar da borçlu… Sadece kendilerinin yaşadığı bir dünya hevesinde değil.
Çünkü cemaat, tarikat, aşiret değiller. Kabile, klan, Ulus devlet filan hiç değiller. Bu nedenle sınır çizmiyorlar! Bayrak çekmiyorlar! Bir biriden bağımsız adalar oluşturmuyorlar!
* * *
Zamanın aklı da dili de ayrılık değil, “açık toplum”, “demokratik birlik” diyor.
“Kürt birliği” değil, ortak Vatan’da yaşayan herkesin birliği!
Sahne herkesin…
“Suriye’de ademi merkeziyetçilik terör devletçiliğidir.”
21. yüzyılda bundan daha kötü bir cümle olamaz.
Buna “kargalar bile güler.”
“Terör”, “bölücülük”, “ayrılıkçılık”, “şiddet” şu bu ile yol alamazsınız. Kürtler bunu gördü anladı; değişti.
Siz de değişmelisiniz.
Bu yaklaşımlar oluşan görece birlik ve diyalog iklimini bozmaktan başka bir işe yaramaz.
Vakti geldi.
Kavramları kirleterek tüketmek “algı yönetimi” bakımından getirileri olabilir ancak çok şey götürür. Artık, gerçekçi tanımlar yapmanın doğru kavramlar kullanmanın zamanıdır.
İnsanı ve insanlığı el birliğiyle zamanın İp’inden alacak olan da budur.