ŞENOL BALİ/VAN
Van’da 2011 yılında iki büyük deprem yaşanmıştı. Merkez üssü Erciş ilçesi olan depremlerde 604 kişinin yaşamını yitirdiği, 4 binden fazla kişinin yaralandığı ve 2 bin 262 ev, işyeri ve konutun enkaza döndüğü tespit edilmişti. AFAD tarafından işletilen Ulusal Sismoloji Gözlem Ağı’nın verilerine göre, deprem sonucu açığa çıkan enerji miktarının oldukça büyük olduğu, 23 Ekim’de ana şokun oluşturduğu enerjinin Hiroşima’ya atılan atom bombasının 33,2 katına, meydana gelen artçılar da hesaba katıldığında, açığa çıkan enerjinin 37 atom bombasına denk olduğu kaydedilmişti.
Oldukça yıkıcı olan depremden hemen sonra depremzedeler, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından inşa edilen evlere ve deprem konutlarına yerleştirilmişti. Ancak bu evlerin yurttaşlara yüksek meblağlara mal edildiği ve yurttaşların yıllarca ödeyemeyecekleri miktarda bir borcun altına girdiği yönündeki tartışmalar yıllarca canlılığını korumuştu. Nitekim depremzedelere verilen evlerin geri ödemeleri henüz bitmiş değil.
Aradan geçen zaman içerisinde kent merkezi ve ilçelerinde depremin izleri silinmeye çalışılsa kentin iki ayrı bölgesinde içinde depremzedelerin yaşadığı konteyner ve prefabrik evler bulunuyor. Tuşba ilçesi Seyrantepe Mahallesi’nde bulunan prefabrik evler de bunlardan biri. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından kurulan bu prefabrik evlerde yaklaşık 60 aile yaşıyor. Yaşayanların çoğu depremden sonra buraya yerleşen aileler, ancak daha sonra gelip yerleşen ailelerin olduğu da dillendiriliyor. Burada yaşamanı sürdüren aileler genel çaresizlikten dert yanıyor. Kimsenin kendilerini görmediğini ve mağduriyetlerini gidermediğini belirten aileler destek çağrısında bulunuyor.
Uygur; Burada mecbur kalıyoruz, kimsenin bizden haberi yok
70 yaşındaki Şevket Uygur , prefabrik evlerde kalan yurttaşlardan biri. Uygur, yıllardır burada yaşadıklarını söylüyor ve şu ifadeleri kullanıyor;
‘’Herkes bu durumda olduğumuzu biliyor. Ne işim var ne gücüm, yardım eden de yok. Bu prefabrikleri Barzani yapmış. Hatta arazinin kirasını da ödemiş. Çocuklarımızı okula gönderemiyoruz. Paramız yok , eve ekmek getiremiyorum. Şu an mutfakta bir şey yok, gelip baksınlar. Burada kalmaya mecburuz. Ne cumhurbaşkanı ne de başbakan kimsenin haberi yok bizden. ‘’ Uygur, prefabrik evlerin yaz aylarında çok sıcak olduğunu bu yüzden içerde duramadıklarını, kış aylarında da oldukça soğuk olduğunu ifade ediyor. Birkaç gündür sularının kesik olduğu bilgisini veren Uygur, su ve elektrik kesintilerin zaman zaman yaşandığını sözlerine ekliyor.
Sinem Turan isimli yurttaş da mağdur olduklarını söylüyor. Kimsesiz ve çaresiz olduğunu ifade eden Turan, mecbur oldukları için burada yaşadıklarını belirtiyor. Turan da Uygur gibi yetkililerden yardım istediklerini dillendiriyor.
Doğu Anadolu Bölgesi riskli bir bölge
Öte yandan bir deprem ülkesi olan Türkiye’de, AFAD verilerine göre, her yıl irili ufaklı 22-24 bin arasında deprem oluyor. Sadece 2020 yılında ülke genelinde yaşanan deprem sayısı 33 bini aştı. Doğu Anadolu Bölgesi, taşıdığı ikisi büyük 12 fay hattı ile ülkenin en riskli bölgelerden. 2020 yılında Elazığ’da yaşanan depremin ardından bölgedeki fay hatlarının pasif olmaktan aktif olmaya geçtiği yorumlarına yer verildi. Bu yüzdendir ki son yıllarda bölgede sık sık depremler yaşanıyor. Bölgenin en riskli bölgelerinden biri ise Van Gölü havzası olarak biliniyor. 2011 yılında iki büyük deprem geçiren Van’da küçük depremler yaşanmaya devam ediyor. Bu depremlerin en çok hissedildiği ilçeler ise Tuşba, Muradiye ve Erciş . Öyle ki uzmanlar, aktif deprem hatlarının kuzeye doğru kaydığı tespitlerinde bulunuyor.