Tuncay Yıldırım – DW Türkçe
Almanya’nın Köln kentinde Ren Nehri ile “Dom” olarak bilinen tarihi katedralin arasında kalan Kurt-Rossa-Meydanı’nda, üzerinde Almanca, Ermenice, Türkçe ve İngilizce, “Bu acı hepimizin ortak acısıdır” yazan anıt göze çarpıyor. Tepesinde nar figürü bulunan, ince uzun bir piramit şeklindeki anıt 1915’te Osmanlı Devleti’nde Ermenilere yönelik gerçekleştirilen katliamı anmak amacıyla dikildi.
Ancak anıt şu sıralarda bulunduğu yerden kaldırılmak istendiği için tartışmalara yol açıyor.
Anıtı diken ve bulunduğu bölgede kalıcı olarak sergilenmesini isteyen “Soykırımı Hatırlatma İnisiyatifi” adlı oluşuma göre anıt “sadece Ermenilere yönelik soykırımı anmak için değil, Almanya’nın bu soykırıma katılımını da vurgulayıp, ırkçılık ve milliyetçiliğin soykırımın nedenleri olarak görülmesi için” dikildi.
İlk kez 2018 yılında, “Uluslararası Ermeni Soykırımını Anma Günü” olarak kabul edilen 24 Nisan’dan 9 gün önce, 15 Nisan’da sınırlı bir süre için dikilen anıt bir yandan birçok destekçi bulurken diğer yandan tepkileri de üzerine çekti.
Kentte yaşayan ve sayıları 140 bin olduğu tahmin edilen Türk toplumundan cılız tepkiler gelirken, 60 civarında Türkiye kökenli sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu İnisiyatif Türk Köln adlı grup anıta karşı harekete geçti.
Ağırlıklı olarak muhafazakâr derneklerin oluşturduğu inisiyatif, anıtın Köln’de toplumsal huzuru bozacağını, Türklere yönelik düşmanlığı artıracağını savunuyor. Ayrıca Köln’deki Türk toplumunda, Alman parlamentosunda 2016 yılında kabul edilen “Ermenilere ve diğer Hristiyan azınlıklara uygulanan soykırımın hatırlanması ve anılması” kararına rağmen “Ermeni soykırımına” yönelik genel bir kabullenmenin olmadığı da vurgulanıyor.
“Amaç, kurbanları hatırlamak, faillerin isimlerini açıklamak”
Soykırım Hatırlatma İnisiyatifi’nden Albrecht Kieser’e göre amaç anıtın üzerindeki yazıda da belirtildiği gibi açık.
DW Türkçe’ye konuşan Albrecht, “Ermeni soykırımının kurbanlarını hatırlamak, faillerin isimlerini vermek ve böylece Alman İmparatorluğu’nun suç ortaklığına da değinmek istiyoruz. Bu kaygının ötesinde, şunu açıklığa kavuşturmak istiyoruz; azınlıkların aşağılanması sadece kararlı bir şekilde bu eylemlerin yasaklanması ile mümkün olur. İnsanlar arasında dini, ulusal ve etnik üstünlük olmadığının farkına varılması ile bu tür suçlar önlenebilir” diyor.
Albrecht, İnisiyatif Türk Köln tarafından anıtın kaldırılması için başlatılan imza kampanyasını da eleştiriyor.
“Bu eylem, anıt karşıtlarının tek bir argümanları olduğunu açıkça ortaya koyuyor; soykırımın inkârı” diyen Albrecht, “Bunu yaparak, Holokost’u bugüne kadar inkar eden Alman sağcı radikallerin benzer girişimlerine katılmış oluyorlar” diye de ekliyor.
“Anıt Türk toplumunu rencide ediyor”
İnisiyatif Türk Köln adına DW Türkçe’ye konuşan Rehan Gündoğmuş ise gelişmelerin Köln’deki Türk toplumunda rahatsızlık yarattığını ileri sürüyor.
“Köln’de 100 binden fazla Türk yaşıyor ve hepsi bundan rahatsız” diyen Gündoğmuş, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne göre birey ya da teşekküller suçları kanıtlanıncaya kadar masumdurlar. Bu konuda şimdiye kadar alınmış bir mahkeme kararı yok. Köln’de yaşanan olayın da özünde bu var. Mahkeme kararı olmadan bir grup topluluk suçlanmak isteniyor” diyor.
Alman Anayasası’nın birinci maddesinin insan onurunun dokunulmazlığına vurgu yaptığını söyleyen Gündoğmuş, “Bu anıt bizim onurumuzu rencide ediyor. Dolayısıyla anayasaya ve hukuka aykırı bir durum var. Eğer anıt oradan belediyenin talimatıyla kaldırılmazsa ya da başka bir yere dikilmesine karar verilirse konuyu yargıya taşıyacağız” diye ekliyor.
İnisiyatif olayı mahkemeye taşırsa bu anıtla ilgili ilk yargılama olmayacak.
“Recherche International” adlı dernek Köln İdare Mahkemesi’ne başvurarak, bu yılın 21 Nisan tarihinde aynı yere sınırlı özel kullanım izniyle yeniden konan anıtın 25 Nisan 2026 tarihine kadar kalmasını talep etti. Ancak mahkeme bu talebi reddetti.
Soykırım Hatırlatma İnisiyatifi adına konuşan Albrecht, Köln Anakent Belediyesi ile şehrin siyasi otoritelerinden anıtın şu anda bulunduğu yerde, süresiz olarak kalması için gerekli izni vermelerini talep ettiklerini ısrarla vurguluyor.
Belediyeye eleştiri
Köln’deki çok sayıda siyasi, kültürel, dini kuruluş ve dünyaca tanınan yazarlar, gazeteci ve eleştirmenler “Ermeni Soykırımı Anıtını” destekliyor ve şu anda bulunduğu yere sabitlenmesini istiyor.
Albrecht de Köln’deki sivil toplum kuruluşlarının desteğinden memnun ancak Köln Büyükşehir Belediyesi’nden bekledikleri desteği görememekten yakınıyor.
“Köln şehir yönetimi anıtı ‘yasallaştırmakta’ güçlük çekiyor” diyen Albrecht, belediyenin özellikle anıtın Nisan 2018’de izinsiz olarak dikildiğini belirterek sorun çıkardığını söylüyor.
Albrecht, “O zamandan beri şehir yönetimi Hohenzollern Köprüsü’ndeki anıtın kalmasına neden izin verilmemesi gerektiğini gerekçelendirmeye çalışıyor. Ancak, hatalı oldukları için argümanlarından sürekli vazgeçmek zorunda kaldılar” diyor.
Nitekim Köln’ün hiçbir siyasi partiye bağlı olmayan Anakent Belediye Başkanı Henriete Reker’in şehrin merkezinde, turistlerin de kalabalık uğrak yerlerinden birine anıtın dikilmesine çok sıcak bakmadığı biliniyor. Ama karşı da çıkmıyor. Reker uygun bir yer bulunması halinde anıta izin verileceğini belirtiyor.
Reker bu tavrı nedeniyle eleştirilerin de hedefi olmuş durumda. Alman parlamentosunda kabul edilen “1915-1916 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere ve diğer Hristiyan azınlıklara uygulanan soykırımın hatırlanması ve anılması” başlıklı karar tasarısını tanımadığı, hatta soykırımı inkar ettiği bile söyleniyor.
Reker ise Büyükşehir Belediye Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Belediye yönetimine ve şahsına yönelik suçlamaları reddetti.
Hakkındaki “soykırımı inkar ediyor” şeklindeki suçlamaları “saçma” olarak nitelendiren Reker, belediyenin “uygun ve onurlu” bir anma töreni düzenlemek istediğini, bununla birlikte, “çoğulcu kent toplumunun farklı çıkarlarına eşit davranılması” gerektiğini söyledi.
Karaman: Köln Anakent Belediye Meclisi anıtı destekliyor
Köln Anakent Belediye Meclisi Üyesi Malik Karaman, Köln Belediye meclisinin Ermenilere yönelik kitlesel katliamı anmak üzere bir anıt dikilmesine karşı olmadığını hatta Belediye Meclisinde temsil edilen tüm fraksiyonların anıtı desteklediğini belirtiyor.
DW Türkçe’ye konuşan Karaman, “Köln Büyükşehir Belediyesi olarak biz bir soykırım anıtının dikilmesine karşı değiliz. Bunun için 2017’de Brück semtindeki mezarlığa bir anıt dikilmesine onay verdik. Ancak onayı verirken, başka bir anıt dikilmesi talebiyle bize gelinmemesini de şart koştuk. 2017’de mezarlığa anıt dikildi. Bir yıl sonra da en merkezi alana bir anıt yerleştirilmek istendi” diyor.
“Köln’de 140 bin civarında Türkiye kökenli yaşıyor. 5 bin kadar da Ermeni kökenli hemşerimiz var” diyen Karaman, Türkiye kökenlilerin büyük çoğunluğunun “Ermeni soykırımı meselesine çok duygusal” yaklaştığını belirterek, “Bir soykırım anıtının dikilmesini rencide edici bulduklarını söylüyorlar. Onlar için anıtın dikilmesi adeta ‘siz katillerin çocukları, torunlarısınız’ demekle eşit” diyor.
Kendisinin de Reker gibi düşündüğünü söyleyen Karaman, “Dikilecek bir anıt Köln’deki huzur ortamına yarar değil zarar getirecek. Orada düzenlenecek anma etkinliklerinde radikal düşünceli gruplar arasında gerginlikler yaşanabilir. Bizim Belediye olarak huzur ortamını tesis etme gibi bir görevimiz de var” diye konuşuyor.
Sosyal Demokrat Partili (SPD) Karaman, anıtın akıbeti ile ilgili belediye bünyesinde bir komisyon oluşturulduğunu belirterek bundan sonraki sürecin bu komisyonun çalışmaları sonucunda belirleneceğini söylüyor.
Karaman şöyle konuşuyor:
“Komisyon taraflarla da görüşerek, bir anıtın kalıcı olarak dikilip dikilmeyeceğine karar verecek. Eğer dikilmesine karar verilirse nereye konulacağına da bu komisyon karar verecek. Ve bu karara hepimiz saygı duyacağız. Sonuç ne olursa olsun kesinlikle saygı duyacağız.”
1915’te ne olmuştu?
Birinci Dünya Savaşı sürerken Anadolu’da yaşayan Ermeniler 1915-1916 yıllarında, dönemin Osmanlı yönetimi tarafından Doğu Anadolu’dan Suriye ve Mezopotamya’ya sürgüne zorlanmıştı. Açlık, susuzluk, hastalık ve katliamlar nedeniyle yüz binlerce Ermeni, sürgün yollarında hayatını kaybetmişti. Ermenistan ve çok sayıda tarihçi, bu dönemde 1 milyonun üstünde Ermeninin sistematik olarak katledildiğini ve ağır koşullarda ölüme terk edildiğini savunarak bu süreci “soykırım” olarak nitelendiriyor. Türkiye ise tehcir kararının, savaşın zorlu şartları altında silahlı isyana karşı “son çare” olarak alındığını savunuyor; “acı olaylar” yaşandığını kabul etmekle birlikte soykırım nitelendirmesine karşı çıkıyor.
Ermeni kırımını dünyada 30’u aşkın ülke, parlamento düzleminde soykırım olarak tanıyor. Almanya’da da Federal Meclis 2016 yılında Ermeni kırımını soykırım olarak nitelendiren bir kararı kabul etmişti. Alman hükümeti ise soykırımın hukuki bir tanımı bulunduğuna ve bu konudaki kararın yetkili mahkemelerce verilebileceğine işaret ederek Ermeni kırımıyla ilgili bu tanımlamayı kullanmıyor.
Kaynak: https://www.dwturkce.com/tr/t%C3%BCrkiye-ile-yunanistan-uluslararas%C4%B1-adalet-divan%C4%B1na-gitme