1. Haberler
  2. Asayiş
  3. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından en az 509 kadın öldürüldü, 388 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından en az 509 kadın öldürüldü, 388 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti

Kadın Cinayetleri

Türkiye, kamuoyunda “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nden 20 Mart 2021 tarihinde yayımlanan cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile çıktı. Sözleşmeden çıkıldığı günden, yani 19 Mart gecesinden bu yana yaşanan kadın cinayetlerini inceledik.

Sahra Atila

11 Mayıs 2011 tarihinde imzalanan İstanbul Sözleşmesi, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. İmzalandığı günden bu yana siyasetin gündeminde olan İstanbul Sözleşmesi’nden, Türkiye resmi olarak 1 Temmuz 2021 tarihinde çıktı. Nedeni ise sözleşmenin “aile birliğini bozduğu” iddiasıydı. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılacağının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten, yani 20 Mart 2021’den bu yana kadın cinayetlerini ve şüpheli kadın ölümlerini inceledik. Türkiye, sözleşmeden çekildikten sonra en az 509 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Kadın cinayetlerindeki durum böyle iken Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu etkin soruşturma yapılmaması ve cezasızlık nedeniyle şüpheli kadın ölümlerinin arttığını belirtiyor. Mart 2021’den bu yana 388 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. 

Kadınlar yine hayatlarına dair karar almak isterken en güvende olması gereken yerde, evlerinde öldürüldü. 509 kadından 313’ü evlerinde katledildi. 2021 Ocak-Ekim ve 2022 Ocak-Ekim arasında da şu veriler karşımıza çıkıyor. Ocak 2021’den Ekim 2021’e kadar 225 kadın öldürülürken, Ocak 2022’den Ekim 2022’ye kadar 280 kadın öldürüldü.

İstanbul Sözleşmesi kadınları ve LGBTİ+’ları nasıl koruyor? 

İstanbul Sözleşmesi, erkek şiddetine maruz bırakılan kadınların korunması konusunda bağlayıcılığı olan uluslararası ilk sözleşme niteliğinde. Sözleşme fiziksel şiddet, taciz, tecavüz, zorla evlendirme, psikolojik şiddet, kadın sünneti, kürtaja zorlama gibi cinsel şiddetin her türüne yaptırım öngörüyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliği için önemli bir adım olan sözleşme, Türkiye’deki ve dünyadaki kadın hareketlerinin önemli bir kazanımı.

Sözleşmenin giriş bölümü şöyle:

“Kadına karşı şiddetin ve aile içi şiddetin her türünü kınayarak,

Kadınlarla erkekler arasında de jure ve de facto eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına karşı şiddetin önlenmesinde temel bir unsur olduğunun bilincinde olarak,

 bilgilendirme, pazarlama, iş ve ürün geliştirme, reklam, ürün teklifleri, promosyonlar, kampanyalar, memnuniyet değerlendirme çalışmaları ve duyuruların iletilmesi amaçlarıyla işlenmesine; yurt içi ve yurt dışında yapılacak işin gereğince aktarılmasına ve bu işlenme amaçlarıyla uygun süre zarfında fiziksel veya elektronik ortamda güvenli bir şekilde saklanmasına, ayrıca şirketinizin yasal yükümlülükleri kapsamında ilgili kurum ve kuruluşlarla paylaşılabileceğine peşinen izin verdiğimi kabul ederim.

Kadına karşı şiddetin, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğunu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara üstünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığının bilincinde olarak,

Kadına karşı şiddetin yapısal özelliğinin toplumsal cinsiyete dayandığını ve kadına karşı şiddetin, kadınların erkeklere nazaran daha ast bir konuma zorlandıkları en önemli sosyal mekanizmalardan biri olduğunun bilincinde olarak,

Kadınların ve genç kızların aile içi şiddet, cinsel taciz, ırza geçme, zorla evlendirme, sözde ‘namus’ adına işlenen suçlara ve kadınların ve genç kızların insan haklarının ciddi bir biçimde ihlalini oluşturan ve kadınlarla erkekler arasında eşitliğin sağlanmasının önünde büyük bir engel olan kadın sünneti gibi ciddi şiddet türlerine sıklıkla maruz kaldığının çok büyük bir kaygıyla bilincinde olarak,

Silahlı çatışmalarda sivil halkı ve özellikle de kadınları yaygın veya sistematik ırza geçme ve cinsel şiddet şeklinde etkileyen, devam edegelen insan hakları ihlallerinin mevcudiyetinin ve gerek çatışmalar esnasında gerekse çatışmalardan sonra toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin artma potansiyelinin bilincinde olarak,

Kadınların ve genç kızların erkeklerden daha fazla oranda toplumsal cinsiyete dayalı şiddet riskine maruz kaldıklarının ve erkeklerin de aile içi şiddetin mağdurları olabileceğinin bilincinde olarak,

Çocukların, aile içi şiddetin tanığı olmak da dahil olmak üzere, aile içi şiddetin mağduru olduklarının bilincinde olarak, 

Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratmayı hedef edinerek, aşağıdaki hususlarda görüş birliğine varmışlardır.”

Sözleşmenin amacı 1. maddesinde şöyle tanımlanıyor:

Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak.

Sözleşme, kadına kadın olduğu için ayrımcılık yapılmasını engelliyor ve kadın, erkek, çocuk, engelli, mülteci, LGBTİ+ bütün bireyleri ev içi şiddetten koruyor.

Sözleşme, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını tanımlayan ilk bağlayıcı metin olma özelliği taşıması açısından da önemli. Erkek şiddetine karşı yerel, ulusal ve küresel mücadelede de kritik önemde. 

Erkek şiddeti mağdurlarına psikolojik ve hukuki danışmanlık sağlanması ve yeterli sayıda sığınma evi tahsis edilmesi sözleşmenin koruma maddeleri arasında.

Yargılamada, kadına yönelik şiddetin suç sayılması ve gerekli cezaların verilmesinin sağlanması da sözleşmeyle öngörülüyor. Sözleşme, kadına yönelik şiddette gelenek, töre, din ya da “namus” gerekçelerini de yaptırıma tabi tutuyor.

*Veriler, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan alınmıştır.

Kaynak: medyascope.tv

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından en az 509 kadın öldürüldü, 388 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir