1. Haberler
  2. Genel
  3. Böylesi bir felakete hazırlıklı olmak mümkün mü, değil mi?

Böylesi bir felakete hazırlıklı olmak mümkün mü, değil mi?

featured

Alınan birçok uzman görüşü ve deprem ülkesi diğer ülkelerdeki örnekler böyle bir depreme hazırlıklı olabilmenin mümkün olduğu görüşünü kuvvetlendiriyor. Teyit.org, Kahramanmaraş’taki depremler dünyada yaşanmış en güçlü depremler arasında olsa da eldeki bilimsel çalışmalar ve uzmanların geçmişte yaptığı öneriler ışığında Erdoğan’ın bu savını masaya yatırdı. 

İŞTE ELDEKİ BULGULAR 

HAYAT KURTARAN ÖNLEMLER ALINMIŞ MIYDI? Türkiye’de deprem öncesi alınabilecek ve hayat kurtarıcı etkisi ortaya konmuş pek çok önlemin alınmadığı raporlar ve uzman görüşleriyle destekleniyor.

20 İL FAY HATTI ÜZERİNDE: Kritik önemdeki Fay Yasası hala oluşturulmadı ve yeterli mikrobölgeleme ile zemin çalışması yok. 20’ye yakın il, 81 ilçe ve 500’e yakın köy doğrudan fay hattının üzerinde bulunuyor.

STANDARDA UYMAYAN İNŞAATLAR: Deprem tehlikelerinin önemli bölümünün, inşaatlarda standartlara ve yönetmeliklere uyulmamasından kaynaklandığı belirtiliyor. Bunun için hazırlıklar yapılabilirdi.

UYARIYA RAĞMEN FAY HATTI ÜZERİNDE İMARA AÇILAN YERLER: Jeoloji Mühendisleri Odası’nın 2021’de yayınladığı Kahramanmaraş raporunda ve 2022’de risk uzmanı Dr. Alican Kop’un uyarılarında Kahramanmaraş’ta yeni imara açılan birçok alanın bu fay kuşağı kollarının üstünde olduğu vurgulanıyor.

İMAR AFLARI, YÖNETMELİKLERİ ANLAMSIZ KILIYOR: Türkiye’de 1948’den bu yana çeşitli isimlendirmelerle en az 20 imar affı kararı alınmış. Yönetmeliğe uygun olmayan binalar böylece meşruluk kazanmış. İmar affından tahsilat yaklaşık 25 milyar TL. Şehir Plancıları Odasına göre her imar affıyla birlikte, tüm yönetmelikler anlamsızlaşıyor.

KURUMLAR ARASI KOORDİNAYSONSUZLUK: AFAD’ın 23 Kasım 2022 Düzce/Gölyaka depremi sonrası analizinde kurumlararası koordinasyon sorunları, hasar tespitte yetersizlik dahil pek çok eksiklik tespit edildi.

depremgenel12802

Fotoğraflar Duygu KIT

 Türkiye’deki deprem riski uzun zamandır biliniyor

Erdoğan’ın iddiasını Türkiye’deki deprem tehlikesini inceleyerek başlayabiliriz. AFAD’ın internet sitesinde Türkiye’nin en erken 1945 yılından bir deprem tehlike haritasına sahip olduğu görülüyor. Bu haritalar hangi bölgelerin deprem tehlikesi altında olduğunu ortaya koyuyor. Bu haritaya ek, Maden Tetkik Arama’nın (MTA) hazırladığı diri fay hatlarını gösteren harita mevcut. 

Türkiye Deprem Tehlike Haritası yenilenerek 18 Mart 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı ve 1 Ocak 2019’da yürürlüğe girdi.

Doğu Anadolu Fay Zonu’nun adlandırılması ise, 1971 yılında Bingöl’de meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki depremin akabinde, eski adıyla Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü jeologlarından Esen Arpat ve Fuat Şaroğlu tarafından 1972 yılında yapılmış. 

Bu haritalara ek olarak, farklı kurum ve akademisyenlerin Türkiye’deki deprem risk ve tehlikesine dair çalışmalarına göz atabiliriz. Makina Mühendisleri Odası raporunda, Türkiye coğrafyasının yüzde 93’ü deprem bölgesi olarak tanımlanıyor ve Türkiye nüfusunun yüzde 98’lik kısmının deprem tehlikesi altında yaşadığı belirtiliyor. 

Türkiye’nin yüzde 93’ünün deprem bölgesi olduğu düşünüldüğünde böyle büyük bir depremin yaşanması şaşırtıcı veya sürpriz değil. 

depremgenel1280D-1

Bölgeye dair de deprem uyarıları vardı

2021’de TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’nın yayınladığı raporda, Kahramanmaraş’ın şehir merkezinin 10-11 km kadar güneyinden geçen Doğu Anadolu Fayının 7,4 büyüklüğüne varacak bir deprem üretme kapasitesi olduğu ve bölgenin Türkiye’de deprem beklentisi taşıyan önemli sismik boşluklardan biri olduğu belirtilmiş. 

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Deprem Araştırma ve Risk Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Alican Kop da benzer şekilde 2022’de şehrin “deprem açısından en riskli illerin başında” geldiğini vurgulamış. Deprem riskinin bu denli yüksek olmasına ise iki gerekçe göstermiş: Doğu Anadolu Fayı’nın şehir merkezine yakın segmentleri ve Kahramanmaraş Fay Kuşağı. Buna ek olarak Kahramanmaraş’ta yeni imara açılan birçok alanın bu fay kuşağı kollarının üstünde olduğunu ve birçok mahallenin doğrudan fayın üstüne kurulduğunu da belirtmiş.

Ayrıca Kop, 2020 yılında KSÜ’de depremselliğe dair bilgilendirme toplantısında çok daha önemli bir konuda uyarıda bulunarak art arda iki deprem olma ihtimaline de dikkat çekiyor; “Aynı zamanda burada yaşanabilecek büyük bir deprem, buradaki riski de artıracaktır veya tetiklenmesine sebep olacaktır. Dolayısıyla art arda iki deprem yaşama riskimiz de var. Yani Kahramanmaraş’ta gerçekten deprem açısından çok büyük risk var” ifadelerini kullanmış.

Bu çalışmalarda da gördüğümüz üzere Türkiye halihazırda yüksek deprem tehlikesinde olan bir bölgede ve yaşanan depremler ise sürpriz değil. Yetkililer, bu bilgi ve ipuçlarına dayanarak birçok hazırlık yapabilirdi.

Özellikle, Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) gibi meslek odaları ve akademisyenler olası bir deprem öncesinde atılması gereken en acil adımları sürekli hatırlatmış. Mikrobölgeleme çalışmalarının tamamlanması, deprem üretme potansiyellerinin etüdü için paleosismoloji çalışmalarının yapılması gerekliliği bunlardan bazıları. Kahramanmaraşta birçok yerleşim alanının zayıf mühendislik özelliklerine sahip zemin birimleri üzerine oturduğu belirtilerek gerekli önlemlerin alınması önerisinde de sıkça bulunulmuş. 

Türkiye Deprem Tehlike Haritası yenilenerek 18 Mart 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı ve 1 Ocak 2019’da yürürlüğe girdi.

Doğu Anadolu Fay Zonu’nun adlandırılması ise, 1971 yılında Bingöl’de meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki depremin akabinde, eski adıyla Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü jeologlarından Esen Arpat ve Fuat Şaroğlu tarafından 1972 yılında yapılmış. 

Bu haritalara ek olarak, farklı kurum ve akademisyenlerin Türkiye’deki deprem risk ve tehlikesine dair çalışmalarına göz atabiliriz. Makina Mühendisleri Odası raporunda, Türkiye coğrafyasının yüzde 93’ü deprem bölgesi olarak tanımlanıyor ve Türkiye nüfusunun yüzde 98’lik kısmının deprem tehlikesi altında yaşadığı belirtiliyor. 

Türkiye’nin yüzde 93’ünün deprem bölgesi olduğu düşünüldüğünde böyle büyük bir depremin yaşanması şaşırtıcı veya sürpriz değil. 

adiyamanDuygu21280

Bölgeye dair de deprem uyarıları vardı

2021’de TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’nın yayınladığı raporda, Kahramanmaraş’ın şehir merkezinin 10-11 km kadar güneyinden geçen Doğu Anadolu Fayının 7,4 büyüklüğüne varacak bir deprem üretme kapasitesi olduğu ve bölgenin Türkiye’de deprem beklentisi taşıyan önemli sismik boşluklardan biri olduğu belirtilmiş. 

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Deprem Araştırma ve Risk Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Alican Kop da benzer şekilde 2022’de şehrin “deprem açısından en riskli illerin başında” geldiğini vurgulamış. Deprem riskinin bu denli yüksek olmasına ise iki gerekçe göstermiş: Doğu Anadolu Fayı’nın şehir merkezine yakın segmentleri ve Kahramanmaraş Fay Kuşağı. Buna ek olarak Kahramanmaraş’ta yeni imara açılan birçok alanın bu fay kuşağı kollarının üstünde olduğunu ve birçok mahallenin doğrudan fayın üstüne kurulduğunu da belirtmiş.

Ayrıca Kop, 2020 yılında KSÜ’de depremselliğe dair bilgilendirme toplantısında çok daha önemli bir konuda uyarıda bulunarak art arda iki deprem olma ihtimaline de dikkat çekiyor; “Aynı zamanda burada yaşanabilecek büyük bir deprem, buradaki riski de artıracaktır veya tetiklenmesine sebep olacaktır. Dolayısıyla art arda iki deprem yaşama riskimiz de var. Yani Kahramanmaraş’ta gerçekten deprem açısından çok büyük risk var” ifadelerini kullanmış.

DEPREMLER SÜRPRİZ DEĞİL 

Bu çalışmalarda da gördüğümüz üzere Türkiye halihazırda yüksek deprem tehlikesinde olan bir bölgede ve yaşanan depremler ise sürpriz değil. Yetkililer, bu bilgi ve ipuçlarına dayanarak birçok hazırlık yapabilirdi.

Özellikle, Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) gibi meslek odaları ve akademisyenler olası bir deprem öncesinde atılması gereken en acil adımları sürekli hatırlatmış. Mikrobölgeleme çalışmalarının tamamlanması, deprem üretme potansiyellerinin etüdü için paleosismoloji çalışmalarının yapılması gerekliliği bunlardan bazıları. Kahramanmaraşta birçok yerleşim alanının zayıf mühendislik özelliklerine sahip zemin birimleri üzerine oturduğu belirtilerek gerekli önlemlerin alınması önerisinde de sıkça bulunulmuş. 

D11280

ADIYAMAN MALATYA OSMANİYE İSKENDERM VE HATAY’DA HASTANELER ZARAR GÖRDÜ

Deprem sonrasındaki sonuçlarla mücadele etmek konusunda deprem bölgesinde yaşanan diğer eksiklikler hastane ve yollardaki yıkımlar oldu. Örneğin, bir hastane için etkili bir triyaj sürecine sahip olmak, tıbbi altyapının ani gerilimle başa çıkabilmesini sağlamak için kritik önemde. Bölge ziyaretine giden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesinin ciddi hasarlı olduğunu ve  İskenderun Devlet Hastanesinin eski binası olan A Blok’un çöktüğünü belirtti. TMMOB’un ön değerlendirme raporuna göre Adıyaman, Malatya, Osmaniye, İskenderun ve Hatay’da birçok hastane hasar görmüş.

Benzer şekilde Hatay Havaalanı depremden zarar gördü. Ancak, havaalanının inşa edildiği bölgenin riskli olduğu biliniyordu. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesinden Emre Özşahin’in zeminin etkisine vurgu yaparak, gerekli önlemlerin alınmadığı takdirde ciddi bir doğal afet tehlikesiyle karşı karşıya olunduğunu 2010 yılında yazdığı makalede belirttiği görülüyor.

Yaşanan Kahramanmaraş depremi sonrasında hasar gören yollar ve havaalanı bölgeye gönderilmesi planlanan yardım ve ekiplerin gecikmesine neden oldu.

Deprem yönetimi faktörü

Merkezi düzeyde afet yönetimi ile ilgili planların hazırlanması ve geliştirilmesi, il düzeyinde “Kurtarma ve Acil Yardım Planlarının” hazırlanması ve geliştirilmesi, gerektiğinde bölge teçhizat merkezleri kurulması ve kritik malzemelerin stoklanması, alarm ve erken uyarı sistemlerinin kurulması, işletilmesi ve geliştirilmesi gibi ana faaliyetlerin deprem yönetiminin gereklilikleri yer alıyor.

Deprem zararlarının azaltılmasında deprem güvenlikli kentsel alanların planlanması da önemli. Zemin etütleri ve mikrobölgelemeler yaparak plan koşullarının belirlenmesi, buna bağlı arazi kullanımlarının sınırlandırılması, deprem anında ve sonrasında da kullanılabilecek özellikte açık alanların oluşturulması, ulaşım ağının kurulması gibi düzenlemeler bunların başında geliyor.

Tatbikat sistemi ne durumdaydı?

Depreme hazırlanmak, depreme eğilimli ülkelerin bir depremin insan yaşamı ve refahı üzerindeki etkisini en aza indirmesini sağlıyor. Bu genellikle tatbikatlar ve bilgilendirmeyle oluyor. Türkiye’de ‘Deprem Anı Ülke Tatbikatı’ 12 Kasım 2022’de 81 ilde ve KKTC’de 1999 Düzce depreminin meydana geldiği saat olan 18.57’de yapıldı. Cep telefonlarına mesaj gitti, TV ve radyolar ikaz yayınladı. ‘Çök-Kapan-Tutun’ hareketi gerçekleşti. Ancak 12 Kasım tatbikatında da bazı kişilerin telefonlarına mesajın tatbikat anından sonra ulaşması veya hiç ulaşmaması durumu sosyal medya kullanıcıları arasında gündem olmuştu. 

Tatbikatı sorduğumuz Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Bizde yıllardır müsamere mantığıyla tatbikatlar yapıyoruz, çocuklar sınıfları terk ediyor falan ama toplumun tamamını katmak lazım” derken ekliyor:

    “Japonya’da yılda en az bir kere bütün ülke çapında ki tatbikatın sonucunu da bu en son 9.0 büyüklüğündeki depremde (2011 Tōhoku Depremi) naklen izledik. Dev dalgalar geliyor ama insanlar hiç sırayı bozmadan, tatbikatlardaki gibi binaların üst katlarına ilerliyor. Hiç panik yok, öne geçeyim tavrı yok ve canlarını kurtarıyorlar. Japonya’da tatbikatlardan sonra oralardaki acil durum barınma noktalarında bazen üç gün, bazen bir hafta aynı deprem olmuş gibi barınıyorlar. Tatbikat, öyle olmalı. Bizim tatbikatlar yasak savmak, biraz göstermelik gibi oluyor maalesef ama bir yerden de başlamak lazım.”

Erken uyarı sistemi hayat kurtarabilir

Erken uyarı sistemi için Japonya’da ülke geneline dağılmış dört binden fazla sismometre var. Ayrıca ulusal televizyon, halka açık hoparlörler ve hemen hemen herkesin telefonu aracılığıyla yapılan uyarılarda yakında bir bölgede deprem olduğu ve insanların her ne yapıyorlarsa bırakmaları gerektiği tavsiye ediliyor. Çeşitli ülkelerdeki erken uyarı sistemleri benzer yaklaşımlar içeriyor. 

Japonya’da 2007’den beri uygulamada olan Earthquake Early Warning (EEW) sistemi sayesinde 2011’de gerçekleşen ve 1900’den beri dünya tarihine geçen en büyük dördüncü deprem olan Tohoku-oki depremi ve tsunami sırasında, birkaç milyon kişi depremin etkisini hissettirmesinden yaklaşık 15-20 saniye önce erken uyarı aldı. Bu sayede insanların yaklaşık yüzde 90’ı, kendilerinin ve aile üyelerinin hayatlarını kurtarmak için önceden harekete geçti veya önceden planlamaya göre başka önlemler alabildi.

AFAD Türkiye’de 2019 itibariyle 299 hız, 757 ivme ölçer olmak üzere toplam bin 56 deprem gözlem istasyonuyla sismik nabzı dinliyor. AFAD internet sitesinde, bir erken uyarı sisteminin devreye gireceğini belirtiyor. Ancak bunun ne zaman hazır hale geleceği belirtilmiyor.

Google’ın geliştirdiği Android Deprem Uyarı Sistemi kapsamında ise AFAD işbirliğinde çalışmaya başladığı Ocak 2022’deki Alanya depreminden birkaç saniye önce uygulamayı yükleyenlerin telefonuna sarsıntı uyarısı gitti.

Bu konuda Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi de şu an test aşamasına gelen ve depremi 10 ila 20 saniye öncesinden haber vermeyi hedefleyen DEUSİS projesi üzerinde çalışıyor. Hasan Sözbilir, Teyit’e geliştirdikleri sistemle ilgili “Sensör grubumuzda sadece yer hareketini ölçen değil, deprem kestirim çalışmalarında kullanılacak yer manyetik alanı ve bunun gibi parametreleri de elde etmiş olacağız. Yazılımlar tamamlandı, 12 istasyondan oluşan bir network ile altı aylık deneme çalışmalarını yürütmeyi planladık” diyor. Sistem İzmir’e özel bir erken uyarı sistemi olacak. 

Yeni yapılan çalışmaların yanı sıra aslında erken uyarı sistemi Türkiye’de uzun süredir konuşuluyor. ​​2013 yılında AFAD Hyogo Çerçeve Eylem Planının Uygulamasına Yönelik Ulusal İlerleme Raporu’nda, “Bütünleşik İkaz ve Alarm Sistemi (İKAS) Projesi” yürütülmekte olduğunu açıklamış ve 81 ilde kurulacak bir sistemle hava saldırıları, afet ve acil durumlar ile KBRN tehlikelerine karşı halkın, sirenler, sesli ikazlar ve mesajlarla uyarılarak, gerekli sivil savunma tedbirlerinin alınmasının sağlanması ve böylece can ve mal kaybının önlenmesi ya da en aza indirilmesinin amaçlandığını belirtmiş. Rapor kısıtları aktardığı bölümde ise kamu yöneticilerinin söz konusu uyarıları dikkate alarak harekete geçme konusunda kabiliyetlerinin istenen düzeyde olmadığı belirtilmiş.

Kandilli Rasathanesi internet sitesine göre 2001’de kuruluş çalışmaları başlatılan İstanbul Deprem Hızlı Müdahale ve Erken Uyarı Sistemi 100 hızlı müdahale istasyonu ve 10 erken uyarı istasyonundan oluştuğu belirtiliyor. Bu sistem aslında insanları uyarmıyor depremin yıkıcı dalgası gelmeden stratejik yerlerin bilgilendirilmesini sağlıyor. 2012 yılında ise sistemin teknik altyapısı güncellenmiş. 

Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, mevzuat eksikliği nedeniyle erken uyarı sistemlerinin hazır olmasına rağmen hayata geçmediğini Düzce depremi sonrasında belirtmiş.

Yani neredeyse 40 yıldır erken uyarı sistemleri üzerine akademisyenler ve araştırma enstitüsü tarafından bilgilendirmelerde bulunuluyor ancak hayata geçen ve işlevli şekilde çalışan bir sistemden bahsetmek mümkün değil. 

20’den fazla imar affı çıkarıldı

İmar affı basitçe, yapı ruhsatına aykırı olan binalara aykırı yapılara ‘yapı kayıt belgesi’ verilmesi demek. En son Haziran 2018 genel seçimlerinden önce yürürlüğe giren imar affı/barışından yaklaşık 7 milyon 400 bin kişi yararlandı. Türkiye’de izin almadan inşa edilen ancak farklı farklı imar aflarıyla yasallaşarak mevcudiyetini sürdüren çok sayıda bina olduğu da bilinen bir gerçek. Ancak 1948’de ilk defa uygulanan imar affından sonra 20’den fazla imar affı uygulandı.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği İzmir Depremi İlk Gözlem Raporuna göre deprem kaynaklı hasar ve ölümlerin azaltılmasının tek yolu şehir planlamanın eksiksiz yürütülmesi. Bu kapsamda rapor, imar affının yasaklanmasını öneriyor. En son 11 Ekim 2022’de imar affı ‘imar barışı’ altında tekrar meclisin gündemine geldi. İmar affının deprem karşısında tehlike yarattığı uzmanlar tarafından da sık sık dile getiriliyor. Ayrıca meclis tutanaklarında (sf.31) imar affı tartışmalarında bazı milletvekillerinin deprem uyarılarını görmek de mümkün.

TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Sekreteri Gencay Serter, Teyit’e yaptığı açıklamada imar affı meselesinin sayılardan bağımsız bir şekilde yorumlanması gerektiğine vurgu yaptı. Deprem esnasında birçok binanın yıkıldığını hatırlatan Serter, şunları söyledi:

   “Sürekli müteahhit ölçeğinden gidiyor fakat yıkılan birkaç bina değil. Yıkılma, kent ölçeğinde oldu. Dolayısıyla, kent ölçeğinde yorumlayıp sonra bina ölçeğine gidilmesi gerekiyor. Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği birçok kez yenilendi. Yönetmelikle birlikte binaların yapılma standartları da yenilendi ki bu yönetmeliklere uyulan birçok binanın depreme daha fazla dirençli olabildiğini görüyoruz. Fakat kentsel ölçekte risk analizi yapılması gerekiyordu.  Kentsel risklerin haritalanması gerekiyordu. Kırılgan yapıları tespit etmek gerekiyordu. Birçok zorunluluk getiriliyor. Ancak imar affı çıkıyor, tüm yönetmelikler tekniğe dayalı düzenlemeler bir anlamda anlamsız kalıyor.”

İmar affından tahsilat yaklaşık 25 milyar TL

Yazılı soru önergelerinden imar affına dair başka detayları da öğrenebiliyoruz. 20 Mart 2020’de CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer’in yazılı soru önergesi üzerine Bakan Murat Kurum “imar barışı kapsamında bugüne kadar kaç binaya yapı kayıt belgesi tahsis edilmiştir?” sorusuna 7 milyon 374 bin bağımsız bölüm için yapı kayıt belgesi için başvurulduğu yanıtını verdi. Vatandaştan ise toplam 24 milyar 880 milyon 417 bin TL tahsilat yapıldığı belirtiliyor. 

İkinci olarak “yapı kayıt belgesi alan kaçak ve ruhsatsız binaların depreme dayanıklı olup olmadığına ilişkin elinizde bir envanter var mıdır?” sorusuna verilen cevap ise neden imar affının yasaklanmasının istendiğini ortaya koyar nitelikte. Kurum, buna cevaben “Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların tamamının imar mevzuatına aykırı/ kaçak yapı statüsünde olduğunu belirttikten sonra, depreme dayanıklı olup olmadıklarına dair bir inceleme yapılmadığını da söylüyor. Bu durum imar barışı nedeniyle Türkiye’de şehirlerin ne kadar kırılgan olabileceğini ortaya koyuyor. 

MHP İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu’nun “İmar barışından faydalanan yapılar takip edilmekte midir?” sorusuna ise Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslarının 9. maddesi referans gösterilmiş. Bu madde “…Yapının depreme dayanıklılığın ve yapının fen ve sanat norm ve standartlarına aykırılık hususu yapı malikinin sorumluluğudur” ifadesi yer alıyor.

Fay Yasası ertelendi, hayata geçirilmedi

Fay Yasası, uzmanlar tarafından defalarca dile getirilen, AK Parti hükümeti tarafından da 

2020 yılında gündeme alınan, afet yönetimi konusunda eski mevzuatı yenilemeye yönelik bir girişim. Fay Yasası’nın hayata geçmesiyle uzmanların en temel beklentisi fay hatları ve zonları üzerine yapı yapılmasına yasaklama getirilmesiydi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 2020’de duyurduğu fay yasası ise henüz hayata geçmedi. JMO’nun bir yasa önerisi de vardı bu konuda.

JMO’nun raporunda yasayla ilgili önerisinde, “Başta içinde aktif fay hattı veya zonu geçen kentlerimiz olmak üzere, ülke insanımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması için aciliyetinde zaruret görüldüğü, gerek Avrupa Birliği Yapı Standartları, 7269 sayılı Kanunda gerekli değişiklikler yapılarak fay hatları ve zonları üzerine yapı yapılmasına yasaklama getirilerek (fay yasasının çıkarılarak) ülkemiz insanının can ve mal güvenliğinin sağlanması ve kentlerimizin risk havuzu olmaktan çıkarılması gerektiği düşünülmektedir” denildi.

Fay yasasıyla ilgili üç kez kanun teklifi verdiğini bir tanesinin meclise inerek reddedildiğini söyleyen Jeoloji Mühendisi ve CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, Teyit’e şu bilgileri verdi:

“20’ye yakın il, 81 ilçe ve 500’e yakın köyümüz doğrudan fay hattının üzerinde bulunuyor. Bunun için bir fay yasası çıkarılmalı ve bu çizgisellik üzerinde bilimsel bir çalışma yapıldıktan sonra kaç metreyse burası bir bölge oluşturularak bu bölge üzerinde hiçbir yapı yapılmamalı. Nasıl yüksek gerilim hattının altına bina yapamıyoruz, bu çizgisellik üzerinde de bina yapılmamalı, bu alanlar yeşil alan olarak kullanılmalı. 1959’da çıkarılmış afet yasası ile yönetiliyor hala afetler, bu afet yasası da günün teknik koşullarına göre derhal düzenlenmeli. Bugün bir kısmı bile taşınabilseydi bu insanların bir kısmını kurtarabilecektik. Çevre ve Şehircilik Bakanı şu anda, aynı yerlerler için diyor ki ‘Bir yıl sonra konutlarınızı teslim edeceğiz’, bu asla olmamalı.” 

Depremin hasarı sadece niteliklerine bağlı değil

Depremin neden olduğu hasar, sadece depremin büyüklüğü, merkez üssünün derinliği ve merkez üssünden etkilenen bölgeye olan mesafeyle belirlenemez. Aynı zamanda, yıkıcılığı artıran veya azaltan faktörlerin de olduğu söylenebilir. Bu sebeple iki farklı yerleşim yerinde oluşacak aynı büyüklükteki depremin etkisi aynı olsa da iki farklı yerleşim için deprem hasarı farklılaşabilir. Kahramanmaraş merkezli deprem ne kadar yıkıcı olsa da sonuçların bu kadar yıkıcı olmaması için gerekli önlemler alınabileceği uzmanların uyarılarıyla anlaşılabiliyor. 

Uzmanlara göre hazırlıklı olmak mümkün(dü) 

Depremde 11 Şubat 2023 tarihli resmi verilere göre10 ilde 171 bin 882 bina incelendi. 24 bin 921 binada 120 bin 940 bağımsız bölümün yıkık, çok daha fazla hasarlı yapı ihbarı geliyor. Boğaziçi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı’nın ön raporuna göre ise sadece Kahramanmaraş’ta binaların yaklaşık yüzde 40’ı yani yaklaşık 18 bin bina yıkıldı. Bölgedeki binalarınsa en az yarısı 2001’den sonra, yani yeni deprem yönetmeliğine göre yapılmıştı. Ekonomim gazetesine konuşan Tokyo Üniversitesi Deprem Araştırma Enstitüsü profesörü Masataka Kinoşita, Japonya’yla Türkiye arasındaki temel farkın binaların sağlamlığı olduğunu vurguladı. Doç. Dr. Hiroe Miyake de Türkiye’de meydana gelen depremlerde yapıların çok sağlam olmadığını söyledi.

Uzmanlar depreme hazırlıklı olmanın mümkün olduğu görüşünde

Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı Prof. Dr. Süleyman Pampal depremin yıkıcı etkisinin çok büyük olduğunu söylerken son depremlerin yıkıcılığını; iki depremin de yüzeye çok yakın, ivmelerinin çok büyük, sürelerinin uzun, alivyal zeminler üzerine kurulu şehirlere ve yapıların kalitesizliğine bağlıyor. Ancak uzman, böyle bir depreme de hazırlıklı olmanın tabii ki mümkün olacağını söylüyor:

      “Tüm bu faktörler göz önüne alınarak, yer seçiminden başlamak kaydıyla yapılaşma ile tabii ki önlenebilir. Meksika mesela, 1984’de büyük deprem gördü, 20 bin üzerinde can kaybı oldu, şehir yıkıldı, o tarihten sonra Meksika’da bile yönetmelikler haritalar yenilendi ve çok iyi uygulandı. Bizde ise depremden sonra yönetmelikleri yapıyoruz ama arazide uygulamıyoruz, şantiyede uygulamıyoruz. Usulüne uygun bir şekilde yer seçiminden başlayarak uygun yapı sistemine karar vererek çok iyi denetlenerek yapılırsa tabii ki önlemek mümkün.”

Diken’e konuşan İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Naci Görür, Kahramanmaraş’ın o bölgede var olacaksa depreme dayanıklı bir kent olması gerektiğini savunuyor. Depremin büyüklüğü ve etki alanı önceden kestirilebilen bir hattın üzerinde duran Kahramanmaraş’ın 7,5 büyüklüğünde bir depreme karşı koyabilmesi için vatandaşların bilgilendirilmesi ve beceri kazanması gerektiğini belirtiyor.

Erdoğan’ın iddiasını deprem öncesi alınabilecek önlemler ve deprem sonrasında gösterilebilecek refleksler açısından raporlar, analizler ve uzman görüşleriyle incelediğimizde, depreme hazırlıklı olunabileceğini ve depremin sonuçlarının şimdiki kadar ağır olmamasının önceden atılabilecek adımlarla sağlanabileceğini görüyoruz. En azından böylesi bir deprem ihtimaline karşı afet sonrası planlamasının daha iyi yapılması mümkündü. Türkiye’de yasal yapı ile denetim ve uyarı mekanizmalarında eksiklikler olduğu uzmanların bilimsel açıklamaları ışığında net bir şekilde görülüyor.

Fay Üzerinde Yaşayan İllerimiz-Kahramanmaraş Raporu’nu yetkililere iki sene önce gönderdiğini belirten JMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan, yetkililer tarafından geri dönüş yapılmadığını belirtiyor. Maraş’taki diri fay hatlarına vurgu yapan Alan, bölgenin nüfusunun etkilenebileceğini söylediklerini belirtiyor.

Böylesi bir felakete hazırlıklı olmak mümkün mü, değil mi?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir