Oktay Aktaş
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kültür Sanat
  4. BİR BAHÇE YALNIZCA BİR BAHÇE DEĞİLDİR

BİR BAHÇE YALNIZCA BİR BAHÇE DEĞİLDİR

“Bir gün köydeki bahçemde toprağı çapalarken omzuma bir serçe kondu. Omzuma takılacak hiçbir apoletin beni o andaki kadar seçkin kılamayacağını hissettim” Henry David Thoreau

Âdem ile Havva cennette mutlu mesut yaşarken, yasak olan bilgi ağacının meyvesini yiyince dünyaya sürgün edilirler. Tanrı, kutsal kitabı İncil aracılığıyla onlara şöyle seslenir: “Yaratılmış olduğun toprağa dönünceye dek ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın çünkü topraksın, topraktan yaratıldın ve yine toprağa döneceksin.”

Cennet, tüm tek tanrılı dinlerde bir bahçedir. Bu bahçe, ilk günahı işleyip oradan kovulmadan önce yaşanılan bolluk içinde bir bahçedir. Sürgünden sonra dünyada, doğru yoldan sapmadan yaşayanların, kıyametten ve ahiret gününden sonra yaşayabilecekleri bir bahçeye dönüşür cennet miti. Yitirdiği kayıp cenneti arayanların gerçek dünyadaki ödülü de bin bir emekle yarattığı kendi bahçesi değil midir?

Bahçe öyle dinamik bir evrendir ki, bir bahçeye birkaç yıl emek harcamış birinin bu devinimin etkisiyle değişmemesi, başka bir insana dönüşmemesi pek mümkün değildir. Doğayla, toprakla ve canlılarla dolaysız ilişkinin düşünce ve duygu dünyasındaki etkileri kişiyi zenginleştirir, derinleştirir.

Bir fidanın toprağa kök salması aslında içinize de kök salmasıdır. Sabırla, emekle, hiç bitmeyen bir çabayla gün gün birlikte büyür, birlikte dönüşürsünüz. Hele bir bahçe kurduysanız, içinizde onlarca ağaç kök salar. Ağaçlarla birlikte bahçenin doğal bitki örtüsü, çiçekler, çalılar, otlar her ay yenilenen renkleri, kokularıyla büyüleyicidir. Mevsimin ve günün değişik zamanlarında bahçeye vuran ışık, güneş, rüzgâr ve bulutların hızına yetişemezsiniz. Bahçede çalışırken ya da dinlenirken arıların, böceklerin, kuşların, tarla farelerinin ve daha sayabileceğim onlarca hayvanın telaşı, hareketliliği sayesinde aslında küçük sayılabilecek bir alana koca bir evrenin sığabileceği düşüncesini hissedersiniz.

Altı yıl önce bütün bu şenlikten habersiz bir bahçe kurmaya karar verdim. Bahçecilik nedir? Bahçe nasıl kurulur? Toprağın yapısı hangi ağaçlara uygundur, iklim ve hava koşulları, rüzgâr vb. etkenleri öğrenmek için küçük bir araştırmayla işe koyuldum. Bahçenin hemen üstünde su kaynağının olması ve bahçenin manzarasının güzelliği başlamak için yeterliydi. Şanslıydım çünkü arazinin içinde yirmiye yakın ağaç kendiliğinden yetişmişti. Çoğu şekok, üç beş tane gijok, yedi sekiz civarında badem ağacı… Onlara hiç dokunmadan yetmiş civarında çoğu ceviz ve bir miktar da dut ağacı eklenince kocaman bir bahçe çıktı ortaya. Toprağın ev sahipliğini yaptığı bir hayat zaten akıyordu aslında orada. Benim bir toprak parçasını çitle çevirip sınırlarını belirlemem orayı bahçe yapmadı işin aslı. Orası bütün çeşitliliği ve canlılığıyla bir yaşam alanıydı zaten. Bu zenginliği bozmadan, iş birliği yaparak birlikte yaşamaktı asıl olması gereken. Başlangıçta sadece diktiğim fidanların büyümesi ve gelişmesi için harcadığım emek zamanla bahçedeki her bitki ve hayvan türünün korunması ve yaşaması çabasına dönüştü. Emek harcadığınız her şeyle yoğun bir bağ kurarsınız. Bahçe gibi çok zahmetli bir işe girişmişseniz, zaman içerisinde her ağacın, her köşe bucağın bir öyküsü olur. Öyküsü olan her şey de bir ruh katar yaptığınız işe. Bahçenin tinselliği denilen şey de bu olsa gerek.

IMG-20221221-WA0002

Traktör etrafında dönen endüstriyel tarımın etkisiyle hiç düşünmeden traktörü ve pulluğu bahçelerimizde, tarlalarımızda kullanıyoruz. Ben de bu alışkanlıkla fidan dikmeden önce araziyi traktörle sürdüm. Şimdi birkaç yılık deneyimden ve araştırmadan sonra toprağı traktörle sürmenin yarardan çok zarar verdiğini öğrendim. Çünkü toprağın üstünde ve altında birbirini besleyen, dengeleyen bir ekosistem var. Toprağı pullukla sürerek bu ekosistemi yok ediyoruz. Toprağın yüzeyindeki bitki örtüsü toprağın nemini koruyor, su kullanımını azaltıyor. Oluşan nemin yarattığı ortam toprak altı ve toprak üstü canlıların yaşamasını sağlıyor. Kuruyan, çürüyen bitki artıkları organik gübre işlevi görüyor. En önemlisi bu bitkiler eğimli arazilerde verimli toprağın aşınmasını ve erozyonu önlüyor. Temiz, düzgün, steril görünen bir bahçeye sahip olmak için her yıl bahçeyi traktörle sürerek toprağı öldürüyoruz kısacası.

Birçok öğenin birlikte çalışarak oluşturduğu bütünün uyumunun, yani ekosistemin insan eliyle bozulması sonucunda ortaya çıkan sorunlar hayatımızı tehdit edecek düzeylere ulaştı. Bir karar vermek durumundayız: Doğaya ait olup, onunla bütünleşerek bir parçası mı olacağız, yoksa doğaya hükmedip, üzerinde iktidar kurup sömürerek hem doğanın hem kendimizin sonunu mu getireceğiz. Neredeyse birçok savaş doğal kaynakları elde etme mücadelesi değil mi? İnsanın doğayı sömürmesi ve insanın insanı sömürmesi arasındaki bağı görmek zorundayız.

Dersim’de inançla iç içe geçmiş doğaya saygı ve doğayı koruma merkezli bir toplumsal vicdanın geliştiği bilinir. Bu bilincin görünen yüzü, meydanlarda, basın açıklamalarında, kimi zaman binlerin buluştuğu ekolojik eylemlere katılan köylülerin, üreticilerin kendi köylerinde ve üretim alanlarında endüstriyel tarımın doğaya zarar veren tüm araçlarını ve yöntemlerini kullanıyor olmasının önüne geçmek gerekiyor. Bu da ancak bilinçle, dayanışmayla ve kültürümüzün bir parçası olan doğa merkezli inancımızı ekolojik bir paradigmaya dönüştürecek bir sentez oluşturmamızla mümkün olabilir.

IMG-20221221-WA0004
BİR BAHÇE YALNIZCA BİR BAHÇE DEĞİLDİR
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir