Çocukların Sustuğu Yer: Sokaklar, Atölyeler, Tarlalar
Sokakta elinde mendil satan bir çocuğun gözlerine hiç baktınız mı?
Sabahın ayazında sanayi sitesine koşan, okul çantasının yerini tornavida çantası alan o minik bedenlere dikkat ettiniz mi?
Onlar, yoksulluğun ve adaletsizliğin en sessiz ama en keskin tanıklarıdır.
Bugün milyonlarca çocuk hâlâ eğitim hakkından koparılmış halde ağır işlerde çalışıyor.
Tarımda, sanayide, inşaatta, sokaklarda…
Kimisinin kaderi “aile geçimine katkı” diye yazılıyor; kimisi “çıraklık” adı altında sistemin boşluklarında kayboluyor.
Hepsi birer ortak acının kahramanı: erken yaşta çalınmış çocukluklar.
Vicdanın Sınavı: Çocuk İşçiliği
Çocuk işçiliği sadece ekonomik bir mesele değildir; toplumsal vicdanın aynasıdır.
Bir çocuğun elleri nasır tutuyorsa, o toplumun kalbi de nasır tutmaya başlamış demektir.
Bir çocuk makine başında duruyorsa, okul sırasında duran gelecek eksilir.
Çünkü o çocuklar, yarının doktoru, öğretmeni, mühendisi olmayacak.
Toplum, kısa vadeli üretim için uzun vadeli umudunu tüketmiş olacak.
Eğitim: En Güçlü Kalkan
Bu karanlık döngüyü kırmanın en etkili yolu eğitimdir.
Ama yalnızca yasalarla değil; ailelerin, işverenlerin, yerel yönetimlerin ve devletin ortak sorumluluğuyla…
Bir çocuğu üretim çarkına sıkıştıran sistem ne kadar üretirse üretsin, gerçekte insanlığını tüketir.
Gelip birlikte düşünelim:
Bir çocuğun elindeki tornavidayı kalemle değiştirmek kadar devrimci bir hareket var mı?
Gerçek refah, çocukların mutluluğuyla ölçülür.
Küçük ellerin yükü hafiflediği an, bu ülkenin geleceği de hafifler.
Okumak: Hayatın Geç Fark Edilen Çaresi
Hayatın telaşı içinde çoğu zaman okumaya vakit bulamayız.
Kitaplar tozlanır, gazeteler birikir, ekran başında geçirilen saatler bizi bilgiye değil, yüzeyselliğe sürükler.
Okumanın değeri bir anda fark edilmez.
İnsan, bilgiye ne kadar muhtaç olduğunu ancak cehaletin sınırlarını zorladığında anlar.
Bir konuyu tartışmak ister ama kelime bulamaz; bir meseleyi kavramak ister ama zihni kifayetsiz kalır.
O an, yıllar önce okunmayan her satırın acısı yavaşça çöker.
Okumak sadece bilgi edinmek değildir; düşünme biçimini dönüştürür.
Her kitap bir pencere açar; o pencereden bakabilen insan dünyayı daha geniş, insanı daha derin görür.
Bugün gençlerin okuma alışkanlığı azaldı diyoruz…
Belki de onlara okumanın “neden gerekli” olduğunu yeterince anlatmıyoruz.
Unutmayalım: Okumak bir yatırımdır.
Getirisi hemen görünmez; fakat zamanı geldiğinde insanın elindeki en değerli sermaye olur.
Mehmet Leblebici – leblebici0202@gmail.com
