İnsan, sosyal evriminin hemen hemen hiçbir aşamasında tek başına değildir. Kapitalist modernitenin çağa uyarladığı sınıflı, ayrışık dünyada hiç olamayacak! Kapalı kimlikler, izole koloniler, arınık ve özel yaşam alanları oluşturmanın koşulları bugün için yok! Adım attığınız, nefes alıp verdiğiniz her yer tepeleme “tepegöz”lerle, görünmez ağlarla örülü… Toplumlar sadece fiziksel değil, daha yoğun biçimde psikolojik, sosyal ve düşünsel kuşatma altında… İstismarcılar, atom bombasından çok daha etkili psikolojik silahlara sahip…
Zihinsel felce, derin duygusal/ ruhsal yarılmalara yol açan bıktırıcı, sinir bozucu bir kuşatmadır bu…
Psikolojik şiddet ve taciz, fiziksel şiddetin (doğrudan şiddet ya da açık şiddet) yerini çoktan aldı bile. Zihne yönelme, bilinçaltına girme, düşünce okuma ya da manipüle etme yoluyla toplumlar, “yaşayan ölüler”e dönüşüyor…
Tartışmasız her birey “Gaslighting” tehdidi altında. Gaslighting, insan beyninde yüreğinde, duygu ve düş dünyasında geniş alanlar buluyor.
Özeti şu: Özelde birey ve toplumlar genelde insanlık, çok daha tehlikeli “ele geçirme” biçimleriyle karşı karşıyadır. Paranoyalar, ciddi sanrılar yaşıyor… Kendinden ve ötekinden daha çok şüphe eder, kaçar hale geliyor…

Gaslighting, psikolojik suiistimal yoludur.
Gaslighting, bir tür psikolojik suistimal yoludur. Hatta “saldırı” demek daha doğru olur. Manipülasyonlarla ilerler. Sürekli olarak yanlış enforme edilen kişi böylece kendini, kendi hafızasını sorgulamaya başlar. Kendi hakkında şüpheye düşer. Kendinden, kendi düşüncelerinden ve doğrularından kuşkulanır olur.
Gaslighting, deyim olarak, “bir kişiyi, kendisini sorgulayacak derecede psikolojik şiddete maruz bırakmak. Yani, söylemlerinizle karşınızdaki kişinin kendi gerçekliğinden, doğrularından, hatta gözleriyle gördüğü şeylerden bile şüphe etmesine sebep olmak”a karşılık düşer. Bu psikolojik şiddet ve taciz türüne maruz kalan kişiler zaman içerisinde kendisine olan güveni kaybeder. “Yaşayan ölüler”e dönüşür. “Ne yaşar ne yaşamaz” olur. Karşısındaki kişiden, erkten zarar görse bile bunu görmeyen, problem yapmayan bir yapıya bürünür.
Birey ve toplum olarak Gaslighting’e yabancı değiliz. Bir psikolojik manipülasyon ve taciz yöntemi olarak her birimizin ya da çoğumuzun hayatındadır. Gaslighting, bireyi kendi hafıza, algı ve akıl sağlığını sorgulayıp irdelemeye iten kötü yönlendirmeyle ünlenmiştir.

“Gaslighting” hayatın her alanındadır.
Özellikle sistemler sıkça kullanır. Bu yolla bireylerin kararlaşmasını engeller. Manipülatif telkinlerle bireyi önce kendiyle sonra ötekiyle karşı karşıya getirir. Şüphe duymasını sağlar. Manipüle edilen birey böylece geri çekilerek kadrajdan çıkar. Kararlılık göstermekten vazgeçer. Kendini, bu telkinler üzerinden sorgulayarak eylemleri kadar yaşamının da “boş ve anlamsız olduğu” yanılgısına düşer.
Ağır istibdat koşullarında sık yaşanan bir durumdur bu. “Gözaltı”larında da temel yöntemdir: Mağdur sürekli manipüle edilir. Kişide “değersiz olduğu, başkaları tarafından önemsenmediği, kullanıldığı, hatta hakkında kötü düşünüldüğü, yanlış yolda olduğu” gibi yıkık düşünceler, algılar yaratılır. Böylece birey, kendinden ve aidiyetinden kopar. Kendi algı ve akıl sağlığını sorgular olur. Hayatına giren onu güzelleştiren herşey değersizleşir. Değer bildiği yücelttiği her şeyden önce şüphe, sonra öfke duymaya başlar.
Bu taciz ve tazyik, erk-toplum ilişkilerinin her aşamasında vardır. Her yerde görülür. Eğitim sistemi, sosyo-kültürel ilişkiler de aynı müfredat üzerinden yürür. Metodik olarak, bireyin kendi birikimini, değerlerini yıkma, inkar etme, kendinden şüphe etme, kendini yadsıma üzerine kurgulanmıştır.
Genel olarak birey ve toplumda bu kültürden fazlasıyla nasibini almıştır. Toplumsal sahada da aynı örgü vardır. Toplum da, doğru birikimlerden değil, manipülasyonlardan beslenir. Birey de aynı şeyi referans alır.
Bu anlamda “sıradan ilişkiler” de sanıldığı kadar masum değildir. Onun da mayasında Gaslighting’ler vardır. Dedikodular, çekiştirmeler, irade kırıcı, aşağılayıcı söylemler, telkinler aynı genleri taşır. Bireyin kendisini sorgulayacak derecede psikolojik şiddete maruz bırakır. Hareketli ve değişken alandan gelenekselliğe çekerek boğar.

Manipülasyonları fark etmek…
Gaslighting, manipülasyonlarla hayat bulur. Manipülasyon, “Kişinin kararlarını onun iradesi dışında değiştirme, duygularını yönlendirme ve düşüncelerini etkilemeye sebep olacak eylemlere bulunmaktır.” “Kişinin isteği dışında, onun zihnini ve duygularını kontrol etme biçimidir.” Açık şiddet ya da doğrudan şiddet biçimlerinin yerini alan ve çok daha derin travmatik sonuçlar yaratan bu işlem “merkez ağ”ın en önemli unsurlarındandır.
Bu tür istismarlara maruz kalan bireyler, siliktirler ve derin bir suçluluk psikolojisi içinde olurlar. Travmatik bir eziklenme yaşarlar ve sürekli “özür diler”, biat ederler. Uğradıkları yıkıma, istismarcıya tutum alma yerine istismarcının kimliğine bürünerek davranışlarına bahaneler uydurur, onaylarlar. Birey ve sosyal çevreye karşı rijit, agresif olurlar ancak, istismarcıya kayıtsız kalırlar.
Psikolojik manipülasyon ve tacizin etkin yöntemi olan Gasligting önlenebilir mi? Önlenebilir. Bu da kendini tamamlamakla, kültürlü, iradeli sosyal bütün olmakla; güçlü aidiyetler yaratmakla mümkün olabilir.
Gaslighting kurbanları, manipülatörün eylemlerine karşı sessiz kalabilir, hatta bu eylemleri rasyonelleştirebilir ve savunabilirler. Sonuçta, kişi kendi gerçeklik algısını kaybeder ve manipülatörün sunduğu gerçekliği kabul eder hale gelir.
Stockholm sendromu, rehin alınan kişilerin ya da istismara maruz kalan bireylerin, istismarcılarıyla duygusal bir bağ geliştirmesi durumudur. Bu sendrom, genellikle şiddet, tehdit ve korku gibi yoğun duygusal deneyimlerle tetiklenir. Kurbanlar, hayatta kalma içgüdüsüyle istismarcının davranışlarını rasyonelleştirir, onun eylemlerine bahaneler bulur ve hatta ona karşı bir sevgi ve bağlılık geliştirir. Bu durum, kurbanın kendini istismarcısının gözünden görmesine ve onun isteklerini ve beklentilerini içselleştirmesine neden olur.
Hem gaslighting hem de Stockholm sendromu, kurbanların derin bir travmatik eziklenme ve suçluluk psikolojisi yaşamasına neden olur ve bu durum, onların manipülatörlerine karşı savunmasız hale gelmelerine yol açar.
Şu durumda toplumsal olarak yaşadığımız gerçekliği çok iyi özetliyor aslında. Kurtulmanın ilk adımı duygusal ve fiziki olarak istismara maruz kaldığınızın farkında olmak, bu sorunun doğasını anlamak aslında. sonra sağlıklı ilişkiler yanında sizin yaptığınız gibi yazarak iyileşmek belkide….