2024 Newroz’u özellikle Kürtlerin yoğun yaşadığı birçok alanda büyük katılımlarla gerçekleşmiştir. Önemlidir. Ancak daha da önemli olan, iki ana başlık vardır. Birincisi, kitlesel çözülme- tasfiye sürecinin başarılı olmadığıdır. İkincisi, Kürt demokratik güçlerinin dayandığı toplumsal zeminin her şeye rağmen bugün de korunduğudur. Konumuz “Newoz değerlendirmesi” değildir.
Ancak Newroz, iki önemli şeyi daha akla getirmiştir: Birincisi, paramiliter role yatkın işbirlikçi milliyetçi KDP çizgisinin DEM’e ve onun şahsında tüm bir halka/topluma dayatıldığı gerçeğidir. İkincisi ise, DEM yapısında yer alan başta eşbaşkanlar, diğer ilgili birey ve birimleri geri plana iten marjinal tazyiklerdir. Ancak bu Newroz’la sınırlı değildir. Daha geniş planda ele alınması gereken bir konudur. Kapsamı büyüktür.
Konu ve sorun: DEM kimliğini taşımadığı gibi “bileşenler”de de yer almayan, bir sıfatları olmadığı halde, kendilerini, her zaman “parti üstü”, “kurum üstü” gören bazı şahsiyetlerin öne çıkmalarıdır. Bu bireyler (çok gariptir), aynı biçimde “kabul görmüş”, kanıksanmışlardır.
Günün sorusu ise; bunları DEM’den ve DEM Eşbaşkanlarından daha önemli ve görünür kılanın, daha doğru bir ifadeyle “ihtiyaç” haline getirenin ne olduğudur…
“DEM dışı” birey ya da yapıların da “Kürt sorunu”, “çözüm”, “demokratikleşme” gibi “kolektif sorunlar”da rol üstlenmeleri elbette istenir bir durumdur. Gereklidir de… Kimse de itiraz etmeyecektir. “Kürt sorunu”, bir parti ya da yapıya angaje olmayacak kadar büyük, zorlu ve karmaşık bir sorundur. Bölgesel hatta küresel boyutları olan bir hadisedir. Doğrudur. Elbette kolektif bir güce, birliğe, dayanışmaya, ortak akla, katılıma, mesaiye ihtiyaç duyacaktır…
Ancak önemli olan rol üstlenmek değil, “doğru rol” üstlenmektir. “Kürt sorunu” ve sorunun dinamiklerini manipüle etmeden çözümünü doğru bir zemine oturtmaktır. Toplumsal ihtiyaç ve beklentilere uygun alanda tutmaktır. “Demokratik ekolojik ve kadın özgürlükçü” bir anlayışla ele almaktır. Daha da önemlisi, “çözüm süreçleri”ni; demokratik güçleri, siyasal erk’e angaje etmeden, feodal gericiliğin etki sahasına çekmeden geliştirebilmektir.
KDP çizgisinin DEM’deki misyonu…
Ancak 2024 Newroz’unda özellikle Diyarbakır’da bir kez daha görülmüştür ki, olaylar pek de bu minvalde değildir! Suyun yönü, akışı başkadır! Kitleye, “barış” konusunda “üçlü çektirme”nin altında başka heveslerin yattığı açıktır.
Bir görünüp bir kaybolan sonra garip biçimde tekrar ortaya çıkan bazı isimler vardır! Bunlar DEM’li değildir. DEM içinde, ancak mekaniği farklı işleyen uzantıları, dayanakları vardır. Daha çok Erk’e, KDP’ye yatkın bir akla ve anlayışa sahiptir. Sosyaliteleri, politik-kültürel duruşları da aynı çağrışımı yapmaktadır.
Bunlar böyle hazır kitle bulduklarında hep sahneye fırlamışlardır! Nasıl fırlamış, bu gücü, olanağı nasıl bulmuş, kimden almış bilinmemiştir! DEM’li kimlikleri, kurumsal sıfatları, pozisyonları, misyonları, akil durumları, şuyu-buyu olmadığı halde nasıl kürsüye çıkmış anlaşılmamıştır. Bilen de olmamıştır!
Üstüne üstlük bunlar bir de demokratik birlik ve çözüme set çeken KDP’ye yakın ve yatkındır. Aynı biçimde demokratik güçleri, KDP’nin, “demokratik birlik” anlayışından uzak gerici aşiretçi çizgisiyle uyumlamaya çalışmışlardır.
Uç bulabilirsiniz:
Bunlar popülisttir. Aydın bile değillerdir; yarı aydınlardır. Aydınlar çağdaştır. Sorunlara bilimsel yaklaşırlar. Milliyetçi, dar ulusçu değildirler. Klan, kabile, aşiret siyasetinden beslenmezler. Feodaliteyi, onunla uyumlanmış kapitalist moderniteyi aşma gayretinde olmazlar. Bağımlı ve icazetli olurlar.
Tek amaçları vardır: O da Kürt demokratizasyonunu, Kürt açılımını engellemektir. KDP gericiliği üzerinden, değişim ve demokrasi arayışını Erk’e angaje etmektir. İlkel, çözümsüz kalıplara dökmektir! “Birlik” olgusunu, “ayrı iktidar”, “ayrı devlet” gibi ulusçu/milliyetçi söylemler üzerinden okuyarak bir tür “KDP”ye benzer prototipler yaratmaktır!
DEM içinde olan ancak “DEM kolektifi”ne dahil olmayan, çoğunlukla “özerk” hareket eden dayanakları da vardır! Bunlar, mütemadiyen “ortak vatan”ın, “Türkiyelilik”in, “kadın özgürlükçü paradigma”nın, şunun bunun “iflas”ına vurgu yapmaktadır. Demkratik çözüm siyasetinin “çöküş”ünden, “yenilgi”sinden bahsetmektedir. “Sol ittifak”ı, “stratejik hata” telaki ederek, “güç birlikleri”ne set çekmektedir. Kuzey Irak’daki KDP iktidarını(!) “Kürt sosyolojisi ve siyasal evriminin zirvesi/doruğu” sayıp dayatmaktadır!
Ancak tüm bunlar çok kaba, çok belirgin ve uç örneklemelerle yapılmamaktadır! Çok ince, çok iyi düşünülmüş ve kolay ele vermeyen üslup ve argümanlar kullanılarak yapılmaktadır.
DEM mekaniğinin işlevsiz bırakılışı…
Bu durumda DEM’in demokratik siyasette “mutlak hakimiyet”inden bahsedilemez! DEM’in oturmuş yetkin bir yapıya dönüşmemiş olmasında Sol Kemalist tazyik kadar, ilkel milliyetçiliğin de rolü vardır.
İzliyor ve belli izlenimler ediniyoruz: Önemli politik süreçler vardır. Bu süreçlerde DEM ve onu temsilen Eşbaşkanlarının aktif değil edilgen kaldıkları açıkça görülmüştür. Politik rol, bir anda başka birey ya da alanlara kaymıştır. Parti yapısından çok, kurumsal kimliği, sıfatı olmayan ya da tam belli olmayan “tanımsız bireyler” ortaya çıkmıştır! Toplum da çoğunlukla anlam vermemiş, rollerini tanımlamakta zorlanmıştır. Ama çıkmıştır! “Simitçi”, “balıkçı”, “kayıkçı” şu bu çıkmıştır! Politik -kurumsal aidiyetleri olmayan bazı bireyler bir anda öne atılmıştır. Konuşmuş demeçler vermiştir. “Bilir kişi”, “uzman” olmuştur! Böylece Parti merkezleri, parti kolektifleri de asıl işlevini önemli oranda yitirmiştir.
Esas gündem, esas bilgi bunlardaymış, ilişkiler bunlar üzerinden yürüyormuş gibi bir algı yaratılmıştır. İşte “malum kişiler”, bilmem kimler bir anda “rol model” olmuştur! Kamuoyu da ağzı açık izlemiştir! Açık-gizli diplomasiyi, görüşmeleri yürütüyorlarmış gibi bunlara odaklanmıştır! Kitle desteğinin almış Parti’den, Eşbaşkanlarından, seçilmiş temsilcilerinden çok bunlar dikkate alınır olmuştur!
Sonuç yerine
Aslında tüm bunlar, diğeriyle paralel gelişmiştir: Biri DEM’i, KDP şahsında Erk’e angaje etmeye çalışırken, diğeri “rol çalmış”tır. DEM’i, özellikle de DEM’in seçilmişlerini boşa çıkararak güçten düşürmüştür. Kitlesinde, “rolleri olmayan önemsiz kişiler” izlenimini yaratmıştır. Aşağı çekip değersizleştirmiştir!
Çözüm süreci ve arayışlarına ilişkin “bilgi” de “çözüm aktörleri” gibi karmaşık hale gelip kirlenmiştir. DEM alanından çıkmıştır. Toplumun kafası karışmış; neyi, kimi referans alacağını şaşırmıştır. Böylece “rol çalanlar” uzun süre gündem olmuş, gündemde kalabilmiştir!
Aktüel ihtiyaç:
Olası bir “çözüm” için, taşların yerinden oynamasına ve doğru yere oturtulmasına ihtiyaç vardır! “DEM üstü”, “yapı üstü”, “toplum üstü” “uçmuş bireyler” çözüm arayışının muhatabı, aklı, dili, karşılığı olamazlar.
Popülist, kendini beğenmiş bencil ve angaje “tanrılar” ve “tanrı kadınlar” dönemi kapanmalıdır!
Halklar Newroz’la bahara ve barışa yeni bir kapı açmıştır. Önemli olan bu kapıdan kimin ya da kimlerin nasıl ve ne amaçla gireceğidir!
PDK çizgi ve CHP çizgisi çatışır gibidir. Ama uzlasir tutumları da vardır. Ancak PDK çizgisi daha çok AKP ye yakın durmakta ve onlar ile uzlasmaktadir.. işin enteresan yanı var olan ve yaratılmış değerleri kendileri açısından bir perde olarak kullanmalarididir.
Güzel bir yazı aslında toparlamanın ve sürece farklı bir pencereye bakmanın bir fırsatı olarak anlamak gerekir.