Orhan KURUL
Suriye göçünün ardından 11 yılı aşkın bir zaman geçti. Hatırlanırsa ilk sığınmacı kafilesi 29 Nisan 2011’de Cilvegözü sınırından Türkiye’ye giriş yapmıştı. O gün bugündür de siyasetin temel konularından biri… ‘Göndereceğiz’ tartışmalarıyla beraber alevlenen bu tartışmaların çoğu kulaktan dolma bilgilerle yapılıyor. Her tartışmanın akabinde yurdun çeşitli yerlerinde mültecilere saldırı haberlerinin geliyor olması da meselenin bıçak sırtı bir tartışma olduğuna işaret ediyor. Peki, nedir bu mültecilerin sorunları, ‘canları istedikleri’ için mi geldiler? Ne var arka planında? 10 soru da bu meseleyi irdelemeye çalışacağız…
1- SURİYELİLER TÜRKİYE’YE NEDEN GELDİ?Emperyalist politikaların bir sonucu olarak savaş dünyadaki göç hareketlerinin ana nedenlerinden biridir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre* çatışmalardan, şiddetten, insan hakları ihlallerinden ve zulümden kaçmak zorunda kalan insan sayısı ilk kez 100 milyonu aşmış durumda. Dünya çapında her iki saniyede bir kişi evinden ayrılmak ve göç etmek zorunda bırakılıyor.Emperyalistler eliyle büyütülen Suriye savaşı sonrasında 6,5 milyondan fazla insan yerinden edildi. 13 milyondan fazla Suriyeli yardıma muhtaç hale geldi. AKP hükümetinin Yeni Osmanlıcı politik hayalleri nedeniyle Türkiye de birçok ülke gibi savaşın tarafı oldu. Bu savaşa girme halinden dolayı da, Suriye’de ki savaşın üssü haline geldi, IŞİD’le ilişki içerisine girdi.Dolayısıyla göçün ve mülteci dramının asıl sorumluları emperyalist politikalar ve savaşa dâhil olan devletlerdir. Elbette Esad rejimi ve iç savaşta insanlık suçuna bulaşanlar da…
2- SURİYELİLERİN STATÜSÜ NEDİR NE DEĞİLDİR? 1951 Birleşmiş Milletler Cenevre Konvansiyonu Mülteciler Sözleşmesine göre yerinden edilen ve başka bir ülkeye sığınmak zorunda kalan Suriyeliler mültecidir. Ama Türkiye devleti imza attığı sözleşmeye “coğrafi çekince” koyduğu için doğudan gelenlere mülteci statüsü vermiyor. Uzun yıllar Suriyelilere sadece “misafir” denildi. Daha sonra 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 91. Maddesi kapsamında “Geçici Koruma Yönetmeliği” devreye kondu. Böylece aradan 11 yıl geçtiği halde Suriyeliler “geçici” olmaktan kurtulamadı ve kalıcı haklara kavuşamadı. Mülteci statüsü olmadan eşit yurttaşlığa geçiş koşulları da sağlanamaz. Gelinen 11 yılın sonunda isteyen Suriyeli ülkesine dönebilmeli, isteyen üçüncü bir ülkeye iltica edebilmelidir. Türkiye’de yaşamak isteyen mülteciler için ise gerekli hazırlık süreci ve alt yapı zemini oluşturularak eşit yurttaşlık yolu açılmalıdır. Ama bütün bu süreçlerin sağlıklı yaşanabilmesi için öncelikle mültecilik statüsünün sağlanması gerekir. En kötüsü araftaki yaşamın ne zamana kadar süreceğinin belli olmamasıdır!
3- YOKSULLUĞUN NEDENİ SURİYELİLER Mİ? “Suriyelileri aylık maaşa bağladılar”“Suriyeliler geldi, işimizi elimizden aldı”“Suriyeliler yüzünden ev kiraları arttı.”Bu ve buna benzer şikayetler sokakta, otobüste, kahvehanede ya da işyerinde çokça duyulan şikayetler. Oysa… Suriyeli mülteciler devletten maaş almıyor, sadece AB’den gelen çocuk parasını alıyorlar. Suriyeli işçiler sigortalı olduğu anda ücretsiz muayene hakkını kaybediyorlar, Avrupa Birliği’nden gönderilen ve Kızılay üzerinden dağıtılan 120 liralık çocuk parası da anında kesiliyor. Kayıt dışı, düşük ücretle ve fazla saatlerde işçi çalıştırmak isteyen patronlar Suriyelilerin bu durumundan faydalanıyor.
4- SURİYELİ İŞÇİLERİN ÇALIŞMA İZNİ VAR MI? Geçici koruma kapsamına alınan Suriyelilerin yasal olarak çalışma izni hakkı var. Ama çalışma izni başvurusunu ancak patronlar yapabiliyor! Eğer işçiler patrona biat eder, itiraz etmezse ancak 8’nci yılın sonunda çalışma hürriyetine kavuşabiliyor! Yani mülteci işçilere 8 yıllık bir kölelik zinciri bağlanıyor. Oysa yapılması gereken; başvuru hakkını bizzat mültecilere tanımak! Türkiye’de patronlar çalışma izni almak istemiyor. Çünkü bu onlar için sigorta primleri dahil ek maliyet! Bu nedenledir ki Türkiye’deki Suriyelilerin ancak yüzde 1,7’si çalışma iznine sahip.
5- MÜLTECİ ÇOCUKLARIN GELECEĞİ NE OLACAK?Suriye göçüyle birlikte Türkiye’de çocuk işçi sayısı arttı, çocukların çalışma saati yukarı çıkarken çalışma yaşı 6’lı yaşlara düştü! Suriyeli çocuklardan okul çağındaki 1 milyon 46 bin 439 çocuk eğitime erişemiyor. Okulda olması gereken çocuklar saya atölyelerinde kimyasalların içerisinde çalıştırılıyor yahut yazın güneşin altında tarım işçiliği yapmak zorunda kalıyor. Türkiye’de günde ortalama 400 Suriyeli bebek doğuyor. Göçün 11. yılında Türkiye’de doğup büyüyen çocuk sayısı 600 bini geçti. Bir başka ifadeyle yarım milyon çocuk Suriye’yi hiç görmedi. Bir o kadarı Suriye’yi hatırlamıyor bile. Bu jenerasyon büyük oranda kendini Türkiye’ye ait hissediyor ve savaş tamamen bitse bile geri dönmek istemiyor. Dolayısıyla mülteciler geçici değil kalıcıdır ve mültecilik ilelebet sürdürülebilir bir olgu değildir. Hal bu iken; “Suriyeliler çok çocuk yapıyor” gibi ayrımcı söylemler nefreti körüklediği gibi her bir mülteci çocuğu da hedef haline getiriyor.
6- MÜLTECİLERE SAĞLIK BEDAVA MI?Sağlık hakkı, kişinin sağlıklı şekilde hayatını sürdürebilmesi için doğuştan sahip olduğu bir haktır. Ne yazık ki parası olanın sağlıktan faydalandığı, parası olmayanın birçok sağlık hizmetini alamadan ölüme terk edildiği bir sağlık sistemiyle karşı karşıyayız. Türkiye’de yoksul yurttaşlar için sağlığa erişim ne kadar sorunlu ise yoksul sınıflar arasında yer alan mülteci ve göçmenler için de o kadar sorunludur. Buna rağmen yerli ve göçmen topluluklar arasında gerilimi tırmandırmak isteyen kesimler toplum bilincini bulandırmak için yalanlara başvurmaktadır. “Suriyelilerin bütün sağlık hizmetlerinden ücretsiz faydalandığı” ve “yurttaşlara göre imtiyaz tanındığı” şeklinde doğru olmayan bilgilerdir bunlar. Doğrusu şudur: Suriyeli mülteciler de muayene sonrası ilaç ve tedavi kalemlerinde ücret ödemek zorunda kalıyor.
7- MÜLTECİ KADINLAR HANGİ ZORLUKLARI YAŞIYOR? Savaş mağduru Suriyeli kadınlar, yoksulluk ve ayrımcılığın yanında cinsel şiddete, istismara maruz kalıyorlar. Çalışma yaşamına katılma konusunda dil, feodal bağlar ve cinsiyet baskısı mülteci kadınların önünde bariyer durumunda. Mülteci kadınlar karakol, adliye ve hastane gibi kurumlara ulaşmada da güçlük yaşıyorlar. Mülteci bir kadın yaşadığı sorun karşısında, kolluk kuvvetlerine gidip derdini anlatamıyor. Özellikle de dil sorunu ciddi problem.
8- GERİ KABUL ANLAŞMASI NE GETİRDİ?AB ile imzalanan Geri Kabul Anlaşması mültecilerin Avrupa’ya erişimini etkili bir biçimde engellemeye çalışmak için imzalandı. “Kale Avrupası” olarak adlandırılan politikalar çerçevesinde sınırlara asker konuşlandıran, tel örgüler çeken AB için Geri Kabul Anlaşması’nın temel gerekçesi Türkiye’nin mültecilerin geri gönderilebileceği güvenli bir yer olduğu varsayımına dayanıyordu. Türkiye içinde mültecilerin konumu çok kısa zamanda bu tezi çürüttü.1951 Cenevre Sözleşmesi’nde ortaya koyulan değerlerle bağdaşmayan bu sözleşme sonrasında, “ilk iltica ülkesine” geri gönderilen mülteciler açlığa, yoksulluğa, kayıt dışı çalışmaya mahkûm edildi. Anlaşma neticesinde Türkiye AB’nin “göçmen deposu” haline geldi.
9- SURİYELİLER GERİ DÖNER Mİ?Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre mültecilerin yüzde 40’ı ülkelerine geri dönmek istemiyor. Geri kalanlar ise ancak güvenli şartlar oluştuğunda ve ekonomik alt yapı sağlandığında geri dönebileceğini ifade ediyor. Dolayısıyla Suriyelilerin önemli bir bölümü Türkiye’de kalıcıdır. Öte yandan Suriye’de barış ve demokratik bir ortamın sağlanması da ülkesine dönmek isteyen Suriyeliler için hayati önemdedir. Bu açıdan da oldukça yol alınması gerektiği ortadadır.
10- İŞSİZLİK SONA ERER, KİRALAR UCUZLAR MI?İşsizlik, hayat pahalılığı ve ev kiralarının yüksek olmasının mültecilerle açıklanması alenen yalandır! Çünkü il dışına gönderilen mültecilerin boş bıraktıkları işlerde; yerli işçiler daha iyi ücretle çalışamayacaktır. Suriyelilerden boşalan gecekondular, bodrum katlar yoksul vatandaşa daha ucuza kiraya verilmeyecektir. Kapitalizm, emekçileri en dip koşullarda yarıştıran bir sistemdir ve mültecinin yerini yerli emekçinin alması bu durumu değiştirmez!*
Haber manşetindeki fotoğraf Evrensel Gazetesi’nden İnanç Yıldız’a aittir.